Biyolojik Silahların Zararları ve Önlemler

Biyolojik Silahlar
Biyolojik Silahlar

Biyolojik Silahların Zararları ve Önlemler

Biyolojik Silahların Canlı ve Cansız Varlıklar Üzerindeki Etkisi

Biyolojik silahlar değişik maddelerden (canlı ve cansız) oluşabilmekte, bunlarda;

  • toksinler (canlı üzerinde istenmeyen ve öldürücü etkisi olan her türlü ajan),
  • laboratuvarda sentezlenebilen veya canlılar tarafından yapılabilen diğer zehirli biyokimyasal maddeler,
  • hayvan veya bitki üzerinde hasar, hastalık veya ölüme neden olan “patojenik organizmalar”,
  • zehirli olmamasına karşın bu amaçla kullanılabilecek biyolojik orjindeki maddeler şeklinde tanımlanmaktadır. Bu noktada hemen akla gelen önemli soru biyolojik silahların neden yasaklanması gerektiğine ilişkin olandır. Biyolojik silahların neden oldukları zarar çok çeşitlidir: Bu hasar mide-bağırsak yolu veya üst solunum yolu üzerine olabileceği gibi, vücuda ait herhangi bir organ veya işlemin devre dışı bırakılması şeklinde de olabilmektedir. Hasarı, çok çabuk ve kalıcı olabileceği gibi, yıllarca sürebilmektedir (AIDS’e neden olan HIV virüsünde olduğu gibi) ve ölümle sonuçlanabilmektedir….

Biyolojik silah olarak kullanılabilen ajanlardan bazılarına olan gereksinimin, mikro hatta nanogramlarla (gramın milyarda biri) ifade edilebilecek miktarda olabilmektedir. Örneğin, Botulin adı verilen bir bakteri tarafından üretilen toksinin 1 kilogramı tüm dünya nüfusunu yok edebilecek güçtedir. Bu miktarda bir biyolojik ajanın elde edilebilmesi için 15-20 litrelik bir fermentörde 4-5 günlük bir dönemde, genetik mühendisliği yoluyla toksin yapma potansiyeli artırılmış bir bakteri hücresi kullanılarak 2 veya 3 ton üretim yeterli olacaktır…

Biyolojik silah olarak kullanılan ve hastalığa veya ölüme neden olan bir ajanın teşhisi, hastalık tablosunun geciktiği durumlarda haftalar, hatta aylar alabilmektedir. Örneğin, polio virüsünün biyolojik silah olarak kullanılmasının istendiği bir durumda, Polio aşısı adı altında hazırlanan preparat, bilinçli olarak virüsün etkisiz hâle getirilmediği bir aşı olacak; aşı, kullanıldığı ülkede, imkansızlıklar nedeniyle test edilmeden uygulamaya alındığı için hastalık belirtileri ortaya çıktığında bunun nedeni ve nereden kaynaklandığı bulunamayacaktır.

Biyolojik silah olarak kullanımı düşünülen ajanların depolanması (bu ajanların çok düşük dozlarına ihtiyaç olması nedeniyle) oldukça basittir. Küçük bir odada yer alacak bir buzdolabı veya derin dondurucu, işlem için yeterli malzeme olup, değişik cins ve etkideki bir çok ajanın depolanmasına olanak tanıyabilecektir. Biyolojik silah olarak kullanılabilecek ajanlar, zor tespit edildikleri ve uzun dönem etkiye sahip oldukları için, soğuk savaş döneminin ideal araçları kabul edilmektedirler. Biyolojik silahlar ile ilgili faaliyetlerin hangi ülkelerce yapıldığının araştırılması ve denetimi, diğer silahlara göre en zor olanıdır. Özellikle toksinlerin ve biyokimyasal bir takım maddelerin yer aldığı üretim şekillerini denetlemede ortaya çıkan en büyük güçlük, bu maddelerin aynı zamanda temel araştırmalar içinde (barışçıl amaçlarla) üretilmeleridir. Burada, kriter olarak ele alınması gereken konular, toksin, patojen mikroorganizma veya biyo kimyasal bir maddenin hangi miktarda ve nasıl üretildiği, stoklarıma şekli vb. sorulara dayandırılmaktadır.

Uzmanlarca, biyolojik ajanların silah olarak kullanımını engelleyebilecek kesin bir yerin, ne günümüzde, ne de, gelecekte olmayacağı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, bu ajanların üretimi, geliştirilmesi, depolanması ve kullanımının yasaklanması konularının gündeme getirilerek tartışılması tek çözüm yolu olarak görülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin de taraf ülke olarak yer aldığı “Bakteriyolojik (Biyolojik) ve Toksin Yapıdaki Silahların İmali, Geliştirilmesi ve Depolanmasını Yasaklayan ve İmhasını Söz Konusu Eden Konvansiyon” 26 Mart 1975’te uygulamaya koyulmuştur. Konvansiyonun hedefleri dört ana başlıkta toplanmaktadır: 1) Genel silahsızlanma (toplu yok etmeyi amaçlayan her türlü biyolojik silyahın imali, depolanması ve imhası). 2) Bütün taraf ülkelerinin toplanması. 3) Birleşmiş Milletler tarafından kınanma ve alınacak tedbirlerin görüşülmesi. 4) Milletler arası güven artırıcı önlemlerin alınması…

 

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir