Keçecilik Hakkında Bilgi
|Keçecilik Hakkında ,Bilgi Keçecilik Nasıl Yapılır,Keçecilik Tarihi,Keçecilik Nedir,Osmanlı Döneminde Keçecilik Hakkında Bilgi
Keçecilik Hakkında Bilgi
Türklerin en eski el sanatlarından olan keçecilik, birkaç merkezle birlikte Afyonkarahisar’da da sürdürülmektedir. Somut olmayan kültürel miras keçecilik, sayıları hızla azalan ustalar tarafından yaşatılmaya çalışılmakta, kültür sürekliliği olarak geçmişten günümüze yansımakta Bizden bu yola çıkarak Afyonkarahisar’ın eski keçeci ustalarından Tahsin Düzağaç ve Keçeci Kadir Usta ile sohbet havasında bir söyleşi düzenledik.
Keçecilik nedir, tarihi nereye dayanır?
Keçeciliğin tarihi çok eskidir. Bin yıldan daha fazla bir geçmişi vardır. Ecdadımızdan kalan bir meslektir. Keçecilik koyunun tüylerinden yapılan; evlere kilim, çobanlara kepenek yapımıyla başlamıştır. Yüzyıllardır bu meslek sürüp gelmiştir.
Geçmişten bu yana devam eden bir meslek olan keçecilik, gelecekte çalışabilecek çocuklarınız veya yetiştirdiğiniz eleman var mı?
Ben bu meslekte 4. nesilim. Hemen hemen 240 yıldır çalışıyoruz. Hem anne tarafından keçeci sürüp gelme, hem de babamın tarafı keçecilikle uğraşıyor. Bu da 4 X 4 oluyor. Bir tane oğlum var öğretmenlik yapıyor.Keçecilik para kazandırmadığı için kimseye de öğretmiyoruz.
Kadir Usta Talep olmadığı için yapmıyoruz, talep olsa bizde adam yetiştireceğiz. Önce çalışan insana para veremiyoruz. Meslek ancak 1 aileye bakıyor sigorta dahi yatırmakta zorlanıyoruz.
Biz bu arkadaşla küçüklükten bu yana beraber çalışıyoruz. Ben babamdan devraldım böyle sürdürüyoruz. Baktım nereye kadar yaşatacağız diye gayret ediyoruz. Kendi dükkânımız olmasa kira da olsak gerçekten eve ekmek dahi götüremezdik. Biz sevdiğimiz ve yapacak başka işimiz olmadığı için bu meslekte kaldık. Kardeşlerimiz bu mesleği fazla getirisi yok diye yapmadı. Şu dükkânda ikinci bir aile geçinemez.
İç piyasaya veya yurtdışına keçeyle ilgili ürünlerin satış veya tanıtımını yapıyor musunuz?
Yurtiçine satışımız var fakat yurtdışına bugüne kadar olmadı. Sergilere gidiliyor veya bizim öğrettiğimiz insanlar vasıtasıyla bunlar yapılıyor. Bizim il dışına ağırlığımız sadece çoban kepeneği, buradan Van’a kadar kepenek gönderiyoruz. Hediyelikten ziyade büyük işler yapıyoruz. Hediyelik kısmını bayanlar yapıyor.
Piyasada tutunabilmek yeni fikir ve uygulamalar için projeler ürettiniz mi?
Bizim güzel bir projemiz vardı, yalıtım keçesi üretmek dış cepheye binalara kaplamayla keçe ürettim. Ama maalesef bazı şeyleri aşamadık üretimi durdurduk. Bir fabrika kurup şirketleşelim, sanayileşelim dedik şirketleşemedik. Projemiz bu şekilde bekliyor, yetkili mercilere mektup yazdım. Devlet bizimki gibi unutulmaya yüz tutmuş mesleklere destek vereceğini söylüyor, fakat destek bulamadık. Ben bu mektubu yazalı seneye yaklaştı size geri döneriz dediler ama dönmediler. Devletin öncelikle amacı kadınlara yönelik meslek edindirme kurslarında bir şeyler ürettirip öğretmek.
Meslek artık unutulmak üzere, mesleği yapan en son neslimiz küçüğümüz 46 yaşında, arka tarafı devamı kalmadı. Çarşı da 6 dükkân kaldı, bunlardan sadece 3 tanesi çalışıyor.
Kepenek ağırlıklı üretim yapıyoruz. Yalnız yapılacak bir iş değil, mesleğimiz ekip işi. En az 4 kişilik bir ekip olması gerekiyor. Emeğe dayalı bir iş, emeği çok zahmetli, fakat getirisi az. Doyurucu bir miktar vermediği için meslekte çalışan olmuyor. Eskiden 70’li yıllarda bir kepenek 5-6 yüz bin liraydı. Şimdi 100 liraya zor satıyoruz. Alıcısı olmadığından unutulmaya yüz tutmuş mesleğiz, kelaynak kuşu gibi resmen kaybolduk kaybolacağız. Tanıtımımız yok, turistimiz gelmediği ve çarşımıza girmediği için bu hale geldik. Ben giyim için, yalıtım için uğraştım millet beni solladı geçti, yaya kaldım. İngiltere’de devlet keçecileri koruma altına almış, aylık bağlamış ve turistler getirerek tanıtıyormuş. Bizim devletimiz ilgilenmiyor.
Keçeciliğin yapım hikâyesini anlatabilir misiniz?
Kadir Usta: Köylü kuzu veya koyunyününü yıkar bize getirir, biz bunu satın alırız. Sonra oturur bunun yününü eleriz, temizleriz. Kirini pasını temizledikten sonra makinalarımıza götürür, temizlemiş olduğumuz yünü tarama makinesi tarar. Bu tarandıktan sonra kalıplarımız vardır. Kalıplarımızı yere sereriz, malzememiz ne yapılacaksa keçe veya kepenek üzerine bunları özel bir çubuk yardımıyla yaymaya başlarız. Kalıbın üstüne yaydıktan sonra kalıbımızı rulo halinde sıkı bir şekilde katlarız.
Pres vazifesi gören makinede işlem gördükten sonra keçe artık sıkışmıştır. Biraz hafif preslenmiş şekildedir, buna artık ne şekil vereceksek kepenek keçe veya nakış koyacaksak nakşını koyarız. Sonra tekrar bunu kalıp rulo haline getirilip tekrar pres makinesine götürürüz. Son işlem olarak pişirme makinasında sıcak su sabun yardımıyla buhar vererek keçeyi (yünü) keçeleştiririz. Yaptığımız ürünü yıkar satışa hazır hale getiririz. Biz bunu 2 dakika da anlatıyoruz ama bunun süreci tam 24 saatimize mal oluyor. Bunun hazırlığı bir gün önceden başlar, bir gün sonrada keçeleşmeye ancak geçer.
Peki desenleri nasıl hazırlıyorsunuz? Renklendirmeyi koyunun keçinin yün renginden mi yapıyorsunuz?
Kalıba renkli yünlerden koyarız. Bunlarda doğal renkler kullanılır genelde.Biz bazen kırmızı, mavi yeşil neyse kendimiz boyarız. Onları ben haline yani incelterek yaparız. Üzerine nakış koyacaksak, kalıbın üzerine nakışlarımızı keserek koyarız, ondan sonra üzerine yün saçarız. Nakışa gittikten sonra ben ona yapışır, yapıştıktan sonra da ters çevirdiğiniz de onun üzerinde renk öylece kalır.
Bu kadar zahmetli bir iş acaba masrafını değerini karşılıyor mu?
Bazen kazanıyor, bazen kazanmıyor. Ancak bir el emeği parası kalıyor. Yaptığın masraflar ve uğraşlarla bir amele parası kalmaz bile, ustalığımız boşa gidiyor. Gelenler ise çok nadir geliyor, örneğin, 9 günlük bayram tatilinde bir Allahın kulu gelmedi.
Desenler konusunda çalıntı olduğunu söylediniz, bu modelleri nerede gördünüz? Nerden ilham alarak bu desenleri yapıyorsunuz
Buradan alıp internete koyarak yapıyorlar. Bakıyorsunuz bir model desen başka bir yerde çıkıyor. O yüzden fotoğraflarını çektirmiyorum. Keçeciliğin gelişmesi için maddi manevi keçesinden desenine her şeyiyle gösterdik, fuarlara da gittik desteğimi esirgemedim, fakat arkamızdan vurdular. Motiflerin fotoğrafını kimseye çektirmiyorum. Bu hazırcılığın yüzünden size de çektiremedim, kusura bakmayın. Gelen turistler fotoğraflarını çekip götürüyorlar, makinelerimize kadar çektiler yeniden üretmişler, tabi daha teknolojik olarak, günümüzden 15-20 sene sonra Avrupa keçecilikte bizi geçecek.
Modeller ise keçecilikte çoğu Orta Asya’dan gelmedir. Anadolu’ya Türklerin yaptığı göçlerle beraber gelmedir. Bunların hiçbir kitabı yoktur. Aklımdan yaptığım eski eserlerden esinlenerek doğaçlama motiflerdir.
Ya meslek unutulur gider, biter tükenir ya da para etmeye başlar, yeniden eleman yetiştirir miyiz bilemem ama tekrar eski değerine gelsin ben eleman yetiştirmeye hazırım. Olmazsa de biz de bırakırız. Başka alternatiflere gideriz. Teknolojiye uymaya çalışırız.
Kadir usta ise; zaten biz o alternatifleri yakalayamadığımız için keçecilik kaybolmaya başladı. Şirketleşseydik hem keçeciliğimiz, kepeneğimiz yürürdü. Keçemiz diğer teknolojik sanayi malzemesi olarak ta kullanılacaktı. Ama yapamadık, herkes bir tarafa çekmeye çalıştığı için büyüyemedik kısa kaldık. Esnafta bu yüzden yok olup gitme aşamasına geldi. Yani bilinçsizlik bilgisizlik cahillik bu hale getirdi. Mesleğimde geniş ufukla bakan arkadaş bulamadık, kısır döngü içinde sıkıştık kaldık. Daha genciz diyoruz ama yapacak işimiz çok mücadeleye devam.
Avrupa sanayisiyle hep öne çıktı bugüne kadar hiçbir zaman el emeğiyle uğraşmadı. El emeği Türkiye’de vardı. Şimdi biz burada yapıyoruz, onlar kopyacılık yapıyor. 30-40 sene önce ABD’den bir çift 1 ay burada keçeciliğin detaylarını yaparken dökerken kapaklama hamam dediğimiz işinden tut hepsini çektiler. Ondan sonra Dünya ya keçe yapmaya başladılar.
Osmanlı döneminde mesleğin durumu peki nasıldı?
Osmanlı zamanında İstanbul Feshane denilen yer Osmanlı’nın en büyük keçe fabrikasıdır. Yeniçerilerin giymiş olduğu fesler, birk takkeler hep orda üretilmiştir Afyonkarahisar, Balıkesir, İzmir Tire’de özgün hakiki sanatkâr ustalar oraya gider keçe ustası yetiştirirlerdi. Sonra Mustafa Kemal Atatürk’ten Hacı Kavaslar ailesi Keçecilik üzerine ilk madalya ve ustalık belgesi alan ailedir. Osmanlı devletinin son döneminde ABD’ ye gidip Keçecilik üzerine ödül alan keçeciler vardı.
Keçenin insan üzerindeki yararları nelerdir?
Keçe insan üzerinde faydalı bir ürün, insanın elektriğini alır radyasyonu geçirmez, kışın sıcak, yazın serin tutar. Keçe aslında canlı bir varlıktır. Yazın keçe kullanılmaz denir ama yanlış bilinir. Günümüzde kadınlar keçeye tüy çıkarıyor diye keçenin satışı azaldı. Keçe tüylerine bakım yaparsan sağlıklı kullanılır. Petrol ürünlerinden yapılan malzemeler insanlara kolaylık sağladı ama kanser hastalıklarına neden oldu. Bunda kanserojen bir madde yok tamamıyla doğal malzemedir. Hiçbir doğal malzemeden hasta ola kişi var mı göstersin bakalım.
Keçe toz tutmaz, tozu alta süzer, bakteri üretmez. Şimdi ise yatak keçesi olarak kullanmaya başladılar. Büyük yatak fabrikaları yatakların bir kısmına yazlık, bir kısmına kışlık dedikleri yataklarda kullanılmaya başlandı. Bizimde önümüz her yerden kapandı uğraşamadık, artık sadece bir çobana kaldık. O da %5 civarında Konya, Ankara illeri civarından talep olursa gönderiyoruz. Eskiden her ilin bir keçecisi vardı. Bizim mesleği Afyonkarahisar ilçelerinde ve Denizli, Aydın, İzmir’de yapanlarda vardı. Bu işi ileriye götürürüm çabası olmadığı için; kötü yapanlar çoğaldı, iyi yapanlar azaldı. İşi baltalamak için konuştular.