Dil ve Diksiyon Nedir?
|Dil ve Diksiyon Nedir?,Dil ve Diksiyon Hakkında Bilgi,Dil ve Diksiyon,Dil ve Diksiyon Örnekleri,Dil ve Diksiyon Nasıl Geliştirilir
Dil ve Diksiyon Nedir?
Dil ve Diksiyon
Latince’de “dictio” ve “distus” sözcüklerinden Fransızca’ya “diction” olarak geçmiş olan bu kelime, Fransızca’dan da dilimize söylendiği gibi “diksiyon” olarak alınmıştır.
Bu kelimenin Latince anlamı “söz söylerken sözcüklerin seçilip düzenlenerek düşünceleri kolaylıkla anlatma tarzı” dır.
İnsanları hayvanlardan ayıran en yüce nitelik düşünerek düzgün ve anlamlı konuşmaktır. İnsan, sosyal bir varlıktır ve hayatını devam ettirmesi için diğer insanlarla iletişim kurmak zorundadır. İnsanlarla iletişim kurabilmek, duygu düşünce ve isteklerini ifade etmek için kullanabileceği en önemli araç ise “dil”dir. İşte bu unsur konuşmanın da dinamiğini oluşturmaktadır.
Herhangi bir dili konuşmak yalnızca o dil hakkında birtakım temel bilgilere sahip olmak, dilin kelime kadrosunu öğrenmek ve iletişim kurmaktan ibaret değildir. Dilin doğru ve güzel kullanılması da önemlidir. Dilin seslerini doğru telaffuz edebilmek ve kelimeleri doğru seçerek yerinde kullanabilmek de ayrı bir sanattır.
İşte bu nedenle de “söz söyleme sanatı” ilk çağlardan beri toplumlar arasında bir meslek hâline gelmiştir.
Kuşkusuz konuşmayı oluşturan ses, dilin doğmasında temel elemandır. İnsan düşünce, duygu ve coşkularını kendi vücudunda bulunan ses yardımıyla söze dönüştürerek başkalarına anlatabilir. Ancak bu söze dönüştürme eylemi doğal yollarla gerçekleşmez. Nasıl ki bir müzik aletini çalmak için nota ile o aletin üzerinde çalışıp çaba harcamak gerekirse toplum karşısında söz söylemeyi öğrenmek için de önce metinler üzerinde çalışıp emek vermek gerekir.
Toplum olarak daha güzel bir Türkçe konuşabilmek için gösterilen birbirinden güzel çaba ve arayışlar, diksiyona olan ilgi ve ihtiyacın boyutlarını değiştirmiş ve geliştirmiştir.
Topluluk karşısında başarılı bir şekilde söz söylemek, güçlüklerle hatta başarısızlıklarla karşılaşıldığında bile ümitsizliğe düşmemek takdir edilmesi gereken bir niteliktir. Profesyonel ve saygın olmak isteyen her meslek sahibinin diksiyon pratiği yapmaya ihtiyacı vardır. Onlar bu işin kolayına kaçarlarsa hataya düşerler. Böylece vermek istedikleri mesajlarda yeterince başarılı olamazlar.
Konuşurken yapılan ifade yanlışlıkları büyük oranda diksiyon derslerine başladıktan sonra fark edilir.
Bir sanat olan “güzel konuşma” ya çalışmayı yani diksiyon egzersizleri yapmayı, kimi insanlar bir özenti ya da bir fazlalık sayarlar. Diksiyon egzersizleri başlangıçta size ve çevrenizdekilere komik gelebilir fakat yılmadan sabırla bu egzersizlere devam ederseniz bu duruma alışacak ve mükâfatını alacaksınız. Hem düzgün ve güzel konuşacak hem de topluluk karşısında rahat hareket edebilme becerisi kazanacaksınız.
Kekemeliğini yenmek için Cicero’nun ağzına çakıl taşları doldurarak ne kadar büyük bir çaba harcadığını ve bu yolla başarıya ulaştığını birçok kişi bilir. Diksiyon, meclis kürsüsünde konuşan milletvekilleri kadar söz sanatını meslek edinmiş öğretmen, avukat, gazeteci gibi pek çok meslek sahibine de büyük yarar sağlar.
Denilebilir ki hemen hemen herkes, bir toplulukta konuşma ihtiyacı duyduğu için diksiyonuna dikkat etmelidir. Diksiyon, güzel ve kusursuz konuşmayı öğrenmenizi hedefler. Bu hedef için de çaba harcamak gerekir.
Konuşma
“Konuş ki seni görebileyim.”
Hamann
En kısa tanımı ile konuşma; duygu, düşünce ve dilekleri görsel, işitsel ögeler aracılığı ile karşımızdakine iletmektir, açıklamaktır, dışa vurmaktır.
Konuşma, hem varlığınızın koşulu hem de kişiliğinizi oluşturan baş etmenlerden biridir. Aile çevresinde, okul, iş ve uğraş alanlarında kısaca bireysel ve toplumsal ilişkilerin her ortamında “konuşan” ya da “dinleyen” hâllerinden birinde bulunmaktasınız.
Konuşma, sadece birtakım sözcükleri ses aracılığı ile başkalarının kulaklarına iletme olmadığı gibi dinleme de sadece işitmek demek değildir. Gerçekte tüm benliğimizle konuşmakta, “kulağımızla işitip zihnimizle dinlemekteyiz. “İşte bu nedenledir ki bugün kimi yabancı ülkede yalnız konuşma değil, dinleme de bilimsel bir eğitim konusu ve uygulaması hâline gelmiştir.
Hiçbir şey, konuşma yolu ile konuşandan dinleyene hiçbir zaman tam olarak eksiksiz iletilemez. Konuşmayı bir insanın duygu ve düşüncelerini, sözcüklerini kalıba dökerek başka birinin zihnine aktarması biçiminde anlamak çok yanlıştır. Her ne kadar böyle bir iletişim
tamlığı son derece istenen bir şeyse de gerçekleşmesi tümüyle olanaksızdır. Konuşma, konuşanın ve dinleyenin zihninde deneyimlerini anımsamasına yardım ederek anlamlar, duygu ve düşünceler uyandırma amacı güden bir uyarım biçimidir. Hiç kimse, bir başkasına bir öyküyü olduğu gibi tüm gerçekliği ile anlatamaz. En usta öykü anlatıcısı, anlatmak istediği öyküyle dinleyicinin kendi kendisine anlatmasına olanak verecek yolda uyarılmasını sağlamaktan öteye geçemez. Konuşmacı olarak yapılabilecek en iyi şey, dinleyicilerin zihinlerinde kendi deneyimlerine ilişkin birtakım ögeleri uyandırıp harekete geçirebilecek görsel-işitsel simgeler kullanmaktır. Bu nedenle iyi bir konuşmacı olmak özen ister.
İyi bir konuşmacının özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
İyi bir konuşmacı, gözlem gücünü geliştirmiştir (Çevresine duyarlı olması gerekir.). Duyuları uyanık, canlı ve gerçek dünya ile sıkı sıkıya ilişkili olduğu için konuşması anlamca zengindir.
İyi bir konuşmacı, seçtiği konuşma alanlarında geniş bir bilgi birikiminin desteğinden yaralanır.
İyi bir konuşmacı, amacına uygun yönde ve mantıki bir akış içinde düşünme yeteneğini geliştirir. Alanına yönelik yeterli bilgi birikimine sahip olsa da bunu düzenli bir biçimde aktarmayı bilmeyen konuşmacı başarılı olamaz.
İyi bir konuşmacı, hem kendi yeteneklerini hem de karşısındaki kişinin yani dinleyicinin yeteneklerini ve ilgi alanlarını bilir. Özellikle farklı düşüncelere sahipse bu görüşlerini yumuşatmak için “bana öyle geliyor ki, bana kalırsa, benim düşünceme göre” şeklinde hitaplarda bulunabilir.
İyi bir konuşmacı dinleyicisini yakından tanır. Neleri, nasıl ve ne ölçüde söylemesi gerektiğini bilir.
İyi bir konuşmacı konuşmada kişiliğin önemini bilir. Konuşmacı ne derecede çekici bir kişiliğe sahipse düşüncelerini ve duygularını dinleyicileriyle paylaşma, onları bu doğrultuda etkileme gücü de o oranda artar.
İyi bir konuşmacı, konuşma eylemini oluşturan fiziksel ögelerin önemini bilir. Sesin tonları ve dalgalanmaları, jestler, hareketler, duruşlar, yüz anlatımları konuşma eylemini oluşturan ögelerdir. Dinleyicileri etkilemek için bu ögelerin ustaca kullanılması gerekir.
İyi bir konuşmacı, kendisinin titiz bir eleştiricisidir. Konuşmacı, kendi konuşmasını inceleyerek başarılı ve başarısız olduğu yönleri tespit eder. Bunların nedenlerini araştırıp neleri yapması ya da yapmaması gerektiğini saptayarak işinde daha verimli bir yola gidebilir.
İyi bir konuşmacı, ahlaksal sorumluluklarının bulunduğunu hatırdan çıkarmaz. İnsani etkinliğin hemen hemen her alanında benimsenen dürüstlük, doğruluk konusundaki kurallar konuşma eylemi için de aynı ölçüde geçerlidir.
Konuşmacı düşüncelerini, duygularını ve bilgilerini karşı tarafa aktarırken “üslup” adı verilen değişik yollar kullanmaktadır. Üç tür üslup vardır. Bunlar:
Sade üslup: Konuşmacının doğal ve açık anlatım özelliği kullanmasıdır. Bu üslupta kolay ve anlaşılır bir tarz esastır. Kolay ve pratik öğretmek, eğlendirmek bu üslubun özellikleri arasında yer almaktadır.
Yüksek üslup: Konuşmacının düşünce ve duygularını aktarırken çok yüksek, sanatlı ve görkemli bir üslup kullanmasıdır. Bu üslupta kelimeler seçkin ve parlaktır. İmajlara ve söz sanatlarına dayalı ifadeler kullanılır. Kültürlü insanlar bu tarz konuşmaları anlayabilir.
Karışık üslup: Herkesin anlayacağı nitelikteki anlatım özelliğidir. Sade ve yüksek üslubun karışımı kullanılır. Bu üslubu her sınıftaki insan anlayabilir.
Biliyoruz ki ailede çocuğun konuşma eğitimi büyük oranda gelenek, görenek ve alışkanlıklar sınırı içerisinde süregelir. “Ağzı var, dili yok.” “Söz gümüşse sükût altındır.” “Büyüklerin yanında küçüklere söz düşmez.” gibi yerleşmiş toplum mantığımız bizi konuşmaya değil, özellikle ve öncelikle hep susmaya hazırlamıştır. Kişiliğimizin oluşmasında, insanlaşmamızda konuşmanın ne derece önemli olduğunun bilincinden uzak kalmamıza yol açmıştır.
Ailede bulunmayan konuşma eğitimi ilköğretimde, ortaöğretimde ve yükseköğretimde de yeterince bulunmamaktadır. Bu eksiklik, toplumsal ilişkilerimizde ve iş hayatımızda bize ciddi sıkıntılar vermektedir.
Diksiyon dersi sadece bir ders değil, aynı zamanda önemli bir ihtiyaç olarak değerlendirilmelidir.