MADAM BOVARY ROMANININ ANALİTİK İNCELENMESİ

MADAM BOVARY ROMANININ ANALİTİK İNCELENMESİ

Madame Bovary
Yazar: Gustave Flaubert
Yayınlanma tarihi: 1856
Özgün dili: Fransızca
Çeviri: Tahsin Yücel

Yazıda “Madame Bovary, Gustave Flaubert “ romanı hakkında bilgiler, romanının özeti, romanın konusu, ana fikri, romanın kahramanları, romanın olay örgüsü, romanın yazarı, Gustave Flaubert ‘in hayatı, romanın şahıs kadrosu yazarın diğer romanları, , Madame Bovary, Gustave Flaubert adlı eserden alıntılar yer alır. Eser hakkında yorumlar, romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.

MADAM BOVARY ROMANININ ANA FİKRİ:

Romanın baş kahramanı olan Emma Bovary, elindeki ile yetinmeyip, boş hayallerinin peşinden gidip, elindekileri de kaybeden bir kadındır. Madam Bovary beklentilerimizi olanaklarımıza göre sınırlandırmamızı gerektiğini anlatır. “Madam Bovary” gerçek hayatta yaşamış olan insanların öyküsüdür. Karakterler günlük yaşamdan alınmıştır. Burda alt sınıftaki insanların üst sınıf olma isteklerine boş hayallerle ulaşamayacakları vurgulanmaktadır.

ESER HAKKINDA GENEL BİLGİLER

Madame Bovary, Gustave Flaubert tarafından 19. yüzyılda yazılmış ilk kez 1857 yılında basılmış olan bir romandır. Bu eser Flaubert’in yazdığı diğer eserleri içerisinde en önemli olanıdır. Öyle ki bu eserin adı Flaubert’in adından daha çok tanınmıştır. Yazılanlara bakılırsa, Flaubert, Madame Bovary’i beş yıl süren bir süredeyazıp çıkartabilmiştir. Bu durum bile yazarın bu esere ne kadar önem verdiğinin açık bir ifadesidir.
Eser birçok eleştirmen tarafından realist romanların öncüsü hatta ilki olarak kabul edilmektedir. Eser yayımlandığı dönemde çok farklı tepkiler almış, “kitabın tümünün yayımlanması için Flaubert’in mahkemeye gitmesi gerekmiştir. “ [1]Flaubert bu romanı yayınladıktan sonra Fransız hükümeti tarafından dini ve ahlaki duygulara ters düşen bi roman yazmakla suçlanmış, bunun için yargılanmış ancak güçlü bir savunma sayesinde hapis yatmaktan kurtulabilmiştir.
Yazılanlara bakılırsa Flaubert bu romanı doktor olan babasının gözlemlerinden ve onun muayenehanesinde gördüğü olaylardan esinlenerek kaleme almıştır. Eser Flaubert’in romantik akıma tepkisini ortaya koyan realist bir anlayışla kaleme alınmıştır. O yıllarda Romantizm akımı revaçta ve tüm dünya edebiyatını etkisi altına alan bir süreçtedir. Eser bu bakımdan Romantizmin idealist yaklaşımına bir tepki olarak ortaya çıkmış, romantizmin konularına tiplemelerine olay, tutum, tema ve teknik anlayışına muhalif bir yaklaşımla kaleme alınmıştır. Bu yüzden Madam Bovary adlı eser realizm akımının ilk ve en önemli örneklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. “ Bu kitaptan sonra bovarizm akımı oluşmuş ve psikolojide tatminsizlik, memnuniyetsizlik anlamına gelen bir rahatsızlık olarak yer almıştır.”
Eserin diğer bir özelliği ise zamanın belirli cinsiyet rollerine ters düşen konulara da işaret edebilecek konuları da barındırıyor olmasıdır. Emma karakteri her ne kadar dişiliğini sonuna kadar kullanıyor olsa bile özellikle Charles ile olan ilişkisinde dominant karakter özelliği gösterebilecek tutumlar da gösterebilmektedir.

Flaubert karakterlerinin psikolojik dünyalarını irdelerken gerçekçi ve iç gözlemlere dayanan bir tutum sergilemiş, Emma Bovary’nin davranışlarını kocasını başkaları ile aldatan tutumlarını realist bir yaklaşımla analiz ederek anlatmıştır. Madam Bovary’in şatafatlı, lüks ve aşırı görkemli bir hayat yaşamak isteğinden kaynaklanan tutkularını ve zinalarını anlatmış olması o dönemde büyük yankı uyandırmış ve bu yüzden yazar Flaubert çeşitli suçlamalara maruz kalmıştır.

Eser pek çok liste tarafından ve sürekli olarak Dünyanın en çok okunan, en çok beğenilen klasikleri arasında gösterilmektedir. Eser pek çok yönden de dünyanın en çok okunan romanları arasındaki yerini her zaman korumaktadır. “Time tarafından 2007 yılında açıklanan dünyanın en ünlü yazarlarına göre “Tüm Zamanların En İyi On Kitabı” listesinde, Lev Tolstoy’un Anna Karenina adlı yapıtının ardından ikinci seçilmiştir.”

Hemen her dile çevrilen eser, hemen her ülkede çok ayıda baskılar yapmış ve yapmaya devam etmektedir.
Eser fİlme de uyarlanmış, 1991 yılında çekimi yapılan yapımcılığını Claude Chabrol’un üstlendiği filmde Isabelle Huppert (Emma Bovary Jean-François Balmer (Charles Bovary) Christophe Malavoy ( Rodolphe Boulanger ) Lucas Belvaux (Leon Dupuis) rollerini paylaşmışlardır.

KONUSU

Roman iyi kalpli ama sıradan bir doktor olan “Charles Bovary’nin yüksek idealleri ve aşırı bir lüks tutkusu olan romantik karısı Emma Bovary’nin, yaşamının tekdüzeliğinden sıyrılmak için girdiği durumları ve yaşadığı çeşitli gayrimeşru aşk ilişkilerini konu alır. Charles, Emma’nın imrendiği aşkı yaşatabile cek bir koca ve sevgili olmaktan uzak bir kişidir. Emma, hayatındaki tüm sıradanlıkların müsebbibi olarak kocası Charles’i görmektedir. Ama lüks bir hayat şatafatlı bir ömür, ideal bir aşkın peşindedir. “ Roman Madam Bovary’nin inişli çıkışlı, çelişkili aşklarını ve hayatını konu almaktadır. Emma, hırs, tutku, saflık, aptallık, gurur, cesaret, zayıflık ve benzeri duyguları hep birden yaşayan romantik, tutkulu, gerçek aşkı arayan şatafatlı ve lüks bir hayat yaşamak isteyen bir kadındır.

Hayatını tek düzelikten kurtarmak isteyen ve ideal aşkı arayan Emma kocasını aldatmaya başlar. Çünkü eşi Charles’ın bile istediği şekilde yaşama ve değiştirme hakkı varken Emma’nın bunu yapmak hakkı yoktur. Erkeklerin bu özelliğine gıpta eden Emma, sevgilileriyle istediği hayata ulaşmaya çalışmaktadır.

KARAKTERLER:

Emma Bovary: Romantik istekleri mantığının önüne geçmiş, gözü yükseklerde olan tutkulu bir kadındır. Elindeki ile yetinmeyen, bir kişiliğe sahiptir o nedenle mutlu olamamıştır.

Charles: Madam Bovary’nin kocasıdır. Tembel, hayatı boyunca hep annesinin istediklerini yapmaya mecbur kalmış, çocukluk yıllarından kalma bu ezik ve zayıf karakterli biridir. Basit, iyimser hayattan beklenti­si olmayan bir doktordur.

Homais: Meraklı ve misafirperver bir eczacıdır.

Rodolphe: Zengin ve çapkın bir erkek. Madam Bovary ile yasak bir ilişki yaşayan ama uzun süreli, gerçek bir aşk insanı değildir.

Lheureux: Çıkarcı insanların hayatına karışan paragöz bir satıcıdır.

Rollet Ana: Dürüst bir hizmetkâr, güvenilir bir sütannedir.

Leon: Yakışıklı ve saf bir duygusal, Emma Bovary’e âşık Avukat kâtibidir. Sıradan, bir insandır.

Marquis d’Andervilliers: Politikacıdır. Aristokrat bir aileye mensuptur. Madam Bovary’ye lüks hayatı tanıtır.

ESERİN ÖZETİ

BİRİNCİ BÖLÜM
On beş yaşına gelen Charles Bovary, Rouen Koleji’nde eği­tim görmektedir. Kolejdeki diğer öğrenciler, onun köylü kılığıyla, saf duruşuyla, şaşkınlığıyla dalga geçmekte ve bu köylü çocuğunu çok komik bulmaktadırlar. Charles Bovary, Annesinin çabasına rağmen, başarılı bir öğrenci olamaz. Tıp okuması için bu kolejden alınır ama Charles’a tıp dersleri de çok ağır gelmiş çok çalışmasına rağmen başarılı olamamıştır. Doktorluk belgesi almak için girdiği sınavda başarısız olmuş Annesinin teşvikiyle gece gündüz çalışıp her şeyi ezberleyerek sonunda sınavı geçmiştir.

Charles, Tostes adlı küçük bir kasabada mesleğini sürdür­meye başlar. Charles Bovary, annesinin isteğiyle kırk beş yaşında dul bir kadınla evlenir. Evlendiği dul kadın olan Madame Dubuc, yüzü sivilcelerle dolu, çirkin bir kadındır. Sürekli kendisiyle ilgilenilmesini isteyen ve istekleri bitmeyen bir kadındır. Charles, mutlu değildir.

Charles, hırslı ve idealist bir insan değil, elin­dekilerle yetinmeyi ve mutlu olmayı bilen biridir. Annesi, onun başarılı olması için çaba sarf etmekte ve onu yönetmektedir. Dul eşi ile mutlu olamayan Charles bu hayata katlanmayı da bilmiştir.

Charles, doktor olduğu için kasabadan her kesimle ilişki kurmaktadır. Bir gün Mösyö Rouault adındaki zengin bir çiftçinin kırılan bacağını tedavi etmek için yola koyulur.

Mösyö Rouault Karısını iki yıl önce kaybetmiş, Emma adındaki kızıyla birlikte yaşamaktadır. Doktor Charles, çiftlikte Roult Baba’nın genç ve güzel kızı Emma’nın bembeyaz tırnaklarına, kestane rengindeki gözlerine hayran kalır.

Charles, Bertaux Çiftliği’nde yaşayan Rouault’un ayağını tedavi ederek onunla dostluk kurar ve sık sık evlerine gidip gelmeye başlar. Kocasının yeni kıyafetini giyip sık sık Bertaux’a gitmesinden şüphelenen Madame Dubuc, bir araştırma yaparak Mösyö Rouault’nun manastırda rahibelerin elinde yetişmiş, dans, elişi bilen, piyano çalan güzel bir kızının olduğunu öğrenmiş ve Kocasının çiftliğe niçin sık sık gittiğini anlamıştır. Madame Dubuc, kocasını uyarmış ve Charles bir daha bu çiftliğe gitmemeye başlamıştır.
Bu arada Charles’ın huysuz karısı ölür. Bir sabah Rouault Baba, Caharles’e tedavi ücretini getirerek Kızı Emma’nın da onu özlediğini söyleyerek doktoru çiftliğine davet eder. Eşinin ölmesinden sonra özgür bir adam olan. Charles Bertaux’a da canı istediğinde gitmeye ve Emma ile daha da yakınlaşmaya başlar. Rouault Baba, her şeyin farkındadır ve doktorun pek yakında kızını istemeye geleceğini tahmin etmektedir.

Charles Bovary, en sonunda Emma’yı babasından istemek üzere Bertaux Çiftliği’ne gider. Rouault Baba, evlenmelerine razı olduğunu ama kızıyla konuşup kendisine haber vereceğini söyler. Emma, kendisini isteyen doktor ile evlenmeyi kabul eder. Kış mevsimi çeyiz hazırlıklarıyla geçiren çift baharda evlenirler ve Charles, karısı Emma’yla birlikte Tostes’a döner.

Charles, sakin, huzurlu bir hayat arzu etmektedir. Charles Bovary, çok mutludur. Karısının en küçük bir hareketi bile onu mutlu etmeye yetmektedir. Fakat Madame. Emma Bovary, tutku, heyecan, sarhoşluk gibi duygular arayan uçarı bir kadındır. Bu evlilikte bunları bulamadığı için yanıldığını düşünmeye başlamıştır. Emma, manastırda iken gizli gizli okuduğu romantik romanlardaki aşk ve heyecan dolu yaşam ile kendi tekdüze ve sıkıcı yaşamı arasında mukayese yapmaya başlamıştır. Emma’nın okuduğu romanlarda “aşklar, sevgililer, ıssız köşkler, çile dolduran hanımlar… karanlık ormanlar, coşkun yürekler, yeminler, hıçkırıklar, gözyaşları, öpüşler, ay ışığında sandallar, koruluklarda bülbüller, aslanlar kadar yiğit, kuzular kadar yumuşak başlı, görülmedik derecede erdemli, hep güzel giyimli, mezar başlarında gözyaşı döken beyefendiler ” (s.47) onun hayatında yoktur.

Emma, romantik bir genç kızdır ve evlilikten beklentile­ri Charles’ınkinden çok farklıdır. Sürekli romantik aşk hikâye­leri ve romanları okumuş olan Emma, bunların tesirinde kalmış ve kendi hayatında da bunları yaşamak istemektedir. Hare­ketli, heyecanlı, derin bir duygusal ilişkinin hayalini kurmakta olan Madame Bovary, her geçen gün kocasından biraz daha soğumakta ve uzaklaşmaktadır. Kocasında hayranlık duyacağı hiçbir şey görememektedir. Oysaki Charles; okuduğu romanlardaki heyecanlı, tutkulu coşkulu erkeklerden çok farklı basit ve sıradan bir adamdır.

Charles ile yaptığı bu evlilik bu beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Charles açısından ise durum oldukça farklıdır. Madame Bovary’nin resim yapabilen, piyano çalabilen, evi çekip çevirip, hastaların muayene hesaplarıyla ilgilenebilen birisi olması Charles’ın karısına duyduğu hayranlığını ve sevgisini arttırmaktadır.
Charles’ın annesi, harcamalarında tutumlu olmadığı için Emma’yı eleştirir. Karısı ile annesi arasında kalan Charles, geceleri eve geç dönmekte, Emma’ya köyleri, hastaları, reçeteleri anlatıp yatağa uzanmaktadır. Eşinden romantik şeyler bekleyen Emma ise bazı geceler, bahçede ay ışığında tutkulu şiirler okuyarak hayatlarına romantizm katmak istemekte ama kocasında en ufak bir coşku ve heyecan görememektedir. Sevişmeleri bile alışkanlıktan yapılan bir eyleme dönüşmüştür

Dr. Charles, Ardervilles Markisinin ağzında çıkan bir yarayı iyileştirmiş, Marki de şatosunda vereceği bir baloya Bovary çiftini de davet etmiştir. Madame Bovary ile kocası bu baloya gider. Emma, bu zenginlik, lüks, kibarlık ve karşısında şakına dönmüştür. Emma, kocasını beğenmediği ve kocasını kendisine yakıştıramadığı için baloda başka erkeklerle dans etmiştir. Balodaki bu yaşam, Emma’nın kitaplarda okuduğu yaşama benzemektedir. Bu balo, Emma’nın yaşamında büyük bir boşluk yaratmış, Tostes’a dönünce hizmetçisi Nastasiye’yi kovmuş. Felicite adında bir yetim kızı hizmetçi olarak almıştır. Madame Bovary, kocasının hırslı, çalışkan, ünlü bir doktor olmasını istemeye başlamıştır. Çünkü baloda gördüğü tumturaklı yaşama başlamak istemektedir. Fakat Charles’da hırs diye bir duygu yoktur. Yaşamındaki her şeyden iyice bunalmaya başlayan Emma, kendisini yaşama bağlayacak bir gelişme beklemeye başlamıştır.

Charles gibi bir adamla evlendiği için pişman olmuş onu zavallı aciz ve yeteneksiz biri olarak görmeye başlamıştır. Sinirleri yıpranan Emma’da dengesizlikler görülmeye başlar. Piyano çalmayı bırakmış, resim kartonlarını ve nakışlarını dolaplara atmış. hiiçbir şeyden zevk alamayan bir kadın haline gelmiştir.
“Emma, gelgeç heveslere kapılıyordu durmadan. Kendisi için yemekler ısmarlıyor elini bile sürmüyordu. Çoğu zaman dışarıya çıkmamakta diretiyor, sonra bunalarak, pencereleri açıyor, hafif giysiler giyiyordu. Hizmetçisini iyice haşladıktan sonra, ona armağanlar veriyor ya da komşu kadınlara gezmeye yolluyordu…”

“Vaubyessard’da beli daha kalın, çirkin düşesler görmüştü, Tanrı’nın adaletsizliğine lanet ediyor, ağlamak üzere başını duvarlara yaslıyordu; gürültülü yaşamları, maskeli baloları, bilmediği ve vermeleri gereken bütün çılgınlıklarıyla birlikte aykırı hazları kıskanıyordu.” (s.74-75) Hayalindeki yaşama erişecek maddi gücü olmayan Emma hamile olmasına rağ­men, bu hoşnutsuzluk yüzünden bir bunalıma düşmüştür. Charles, sorunları olan karısını eski hocasına götürmüş eşinin psikolojik olarak hasta olduğunu öğrenmiştir. İklim değişikliği Emma’ya iyi geleceğinden Yonville’ye göçmeye karar vermiştir. Mart ayında Tostes’tan ayrıldıklarında Madame Bovary doğum yapmak üzeredir.

İKİNCİ BÖLÜM

Yonville’in eczacısı Mösyö Homais, Bovaryleri karşılamış onları akşam yemeğine davet etmiştir. Yemekte, Noter Guillaumin’in yanında yazmanlık yapan yirmi yaşında olan müzik ve, edebiyattan anlayan, ince ve kibar biri olan Mösyö Leon Dupuis de vardır Leon ile Madame Bovary sohbet etmişler ve aynı şeylerden hoşlandıklarını anlamışlardır. Yemekten sonra Bovaryler yeni evlerine gitmişlerdir.
Mösyö Homais, yeni komşularına her konuda yardımcı olmaktadır. Bu sıralarda hamile olan Madame Bovary bir oğlunun olmasını arzularken doğum yapmış bir kızı dünyaya gelmiştir. Emma, Vaubyessard Şatosu’nda markizin genç bir kadına Berthe diye seslendiğini hatırlayarak kızına Berthe adını vermiştir.
Emma’nın bebeği dülgerin karısı olan Rolet Ana’ya sütanne olarak verilir. Emma minik kızını görmek için sütannenin yanına giderken, Mösyö Leon’a rastlamış ondan kendisine eşlik etmesini istemiştir. Madame Bovary kızını gördükten ve köylü kadının elinden kurtulduktan sonra Mösyö Leon’un koluna girerek, eve doğru yürürler. Emma, Leon’un temiz giysileri, taranmış saçı uzun ve bakımlı tırnaklarından etkilenmiştir.

.Yonville’l Abbaye’de pek çok kişi ile tanışmak, Emma’ya iyi gelmiştir. Eczacı Homais ile Leon en sık görüştüğü kişiler olmaktadır. Emma ile Leon arasında duygusal bir yakınlık başlamıştır. Üstelik Leon, Emma’ya karşı Charles’tan daha anlayışlı davranmaktadır. Mösyö Lheureux, adındaki moda mağazasının sahibi Madame Bovary’nin evine gelerek paranın önemli olmadığını, ne isterse bulup getireceğini söylemiş Emma’nın gözüne girmeye çalımıştır. Mösyö Lheureux, işi gereği göstermelik saygı gösteren, kurnaz bir satıcıdır.

Madame Bovary, kocasıyla ve kızıyla yakından ilgilenen, kocasını seven sadık bir eş gibi davranmakta ama bir çıkmazın içinde parça parça olmaktadır. Ruhunu rahatlatmak için kiliseye giderek papaza derdini anlatmak ister. Fakat Papaz, Emma ile ilgilenemez.
Bir gün Kızı Berthe’yi kaza ile yere düşürmüş kızının yanağı kesilmiştir. Charles’a ise kızının oynarken düştüğünü söylemiştir.
Emma hayalindeki ideal aşkı Leon da görmeye başlamıştır. Oysaki aralarında gerçek anlamda bir ilişki yaşan­mamaktadır. Leon, bir süre sonra Yonville’den sıkılmış, yaşamını düzene koymak için Paris’e gitmeye karar vermiştir. Emma’nın yanına gelmiş ama İçindeki aşkı açmaya cesaret edemeden ayrılmıştır.
Emma, Leon’un gitmesi ile hayal kırıklığına uğramış ve yeniden bocalamaya başlamıştır. Leon’a karşı bir şeyler duymasına rağmen onun çekip gitmesine seyirci kaldığı için pişmanlık duyduğundan yeniden bunalmaya başlamıştır. Mösyö Lheureux’ya yeni siparişler verip, saçlarının modelini değiştirip İtalyanca öğrenmeye yeni sözlükler, kitaplar satın almaya gece yarılarına kadar kitap okumaya başlamıştır. Ama tüm bunlar ona yetememektedir.

Haya­lindeki yaşamı arzulamaya devam ederken kasabanın zengin çiftçile­rinden Rodolphe ile tanışır. Rodolphe aşkı duygusal anlamda algılayamayacak kadar basit otuz dört yaşında, yakışıklı ve çapkın bir in­sandır. Rodolphe, Emma’dan çok etkilenmiş, onu Parisli kadınlara benzetmiştir. Emma’nın mutlu olmadığını anlamış ve Madame Bovary’nin güzelliğinden etkilenmiş, âdeta büyülenmiştir.

Mösyö Rodolphe, Tarım Şenliği’nde Emma ile kol kola gezip, ona gönül alıcı sözler söyleyip ortadan kaybolmuştur. Bir akşam Bovarylere gelmiş ve evde yalnız olan Emmaile konuşarak aşkını dile getirmiştir. Tam çıkarken Charles eve gelmiş Rodolphe, ata binmesinin Emme’nın sağlığına iyi gelip gelmeyeceğini sormuştur. Emma ise atının olmadığını belirtir. Rodolphe, bir at verebileceğini söyleyince Charles, teklifi kabul etmesi için karısına ısrar etmiş; Emma da kabul etmiştir.

Rodolphe, ertesi gün kadife ceketi, ak süvari pantolonu ve yumuşak çizmeleri giymiş olarak iki binek at ile gelmiş, Emma onu bu halde görünce ona hayranlık duymuştur. Rodolphe ile Emma atlarla gezintiye çıkar. Rodolphe, aşkını dile getirir. Emma ise yaptığının bir çılgınlık olduğunu söylemiş olsa da eve döndüğünde kalbi tatlı bir heyecanla dolmuştur.

Ertesi gün birbirlerine aşklarını söyleyip yeminler ederek mektuplaşmaya başlarlar. Bir gece. Emma, herkes uyurken, Rodolphe’un şatosuna gider ve kendisini Rodolphe teslim eder. Sonraki günlerde de her fırsat bulduğunda çamurlara bata bata Rodolphe’un şatosuna giderek onunla beraber olmaya başlar. Fakat Emma’nın sık sık habersizce ve korkusuzca gelmesi, Rodolphe’u endişelendirmeye başlamıştır. Aşklarının duyulması ve dedikodu çıkması Rodolphe’u güç durumda bırakacaktır.

Rodolphe geceleri bahçeye gelip, panjura kum atmakta Emma, kocasını uyutup Rodolphe koşmaktadır. Yağmurlu gecelerde muayene odasında sevişmektedirler. Altı ay sonra aşklarındaki heyecan azalmaya başlar. Emma pişman ve mutsuz olamay başlamıştır. Kızı Berthe ve kocasını evmeye çalışır. Rodolphe’a soğuk davranarak buluşmalara gitmemeye başlamıştır
Aslında Radolpe, sadece cinsel bir tatmin için Emma’yı sevmektedir. Oysa Emma hayalindeki duygu­sal ilişkiyi bulduğunu sanarak eşini aldatmıştır. Rodolphe ise sade­ce iyi vakit geçirdiği için mutludur.
Emma, her geçen gün müsrifleşir. Eşinden habersiz alış­verişler yapar, borçlanır. Eşini de kendi ihtirasları için kullanır. Onun düztaban olan birini ameliyat etmesini ister. Yetenekle­rini ispat ederse çok meşhur bir doktor olacak, Emma’ya is­tediği hayatı sunacaktır. Oysa ameliyat çok başarısız geçer. Adamın ayağının kesilmesi gerekir. Büyük bir başarısızlık ya­şayan Charles, utancından dışarı çıkamaz. Emma, başarısız kocasından daha da nefret eder. Rodolphe’ya kaçmaya karar verir. Rodolphe ise ona bir mektup gönderir, ilişkilerinin bitti­ğini söyler. Bunun üzerine Emma hastalanır, aylarca yatar. İyileşince, huzurlu, sakin bir yaşam sürmek ister, kendini di­ne verir. Bu, çok uzun sürmez. Leon’a tekrar tesadüf edince, eski arzularına geri döner. Leon değişmiştir. İlişkileri maddi bir aşk olarak devam eder. Her hafta bir gün Leon’la birlikte yaşayan Emma, gittikçe borçlanır. Kocası her şeyden haber­sizdir. Leon, kariyerine ilişkinin zarar vereceğini düşünerek Emma’yı terk eder.

Emma, hem aşktan beklentisini alamamış hem de borç­lanmış biri olarak çıkmaz içindedir. Bir gün içinde 320 frank ödemesi gerekmektedir. Sevgililerinden borç ister. Alamayın­ca âdeta bütün hayatı altüst olur. Homais’in eczanesine gider, arsenik alır ve yutar. Charles’ın yanında çırpına çırpına can verir.
Charles, karısını çok sevmektedir. Onun ölümüne daya­namaz. Kederinden mahvolur. Kendine geldiğinde, evin düzenini sağlamaya çalışır. Bir gün, Emma’ya sevgililerinden gelen mektupları görür. Karısının onu yıllarca aldattığını an­lar. Kısa bir zaman sonra da ölür. Çocukları Berthe akrabaları tarafından büyütülür. Kötü niyetli Homais ise emellerine ka­vuşmuş, şeref madalyası almıştır.

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir