Türk Edebiyatında Şiir Türleri

Türk Edebiyatında Şiir Türleri,Türk Edebiyatı,Türk Edebiyatında YEDİ MEŞALECİLER,Türk Edebiyatında GARİPÇİLER,Türk Edebiyatı Hakkında

Değerli Ziyaretçilerimiz Sizlere Bu Yazımızda
Türk Edebiyatında Farklı Dönemlere
Ait Şiirleri Paylaşıcaz İyi Okumalar…

TÜRK EDEBİYATIDA ŞİİR TÜRLERİ

YEDİ MEŞALECİLER

1928’de Yedi Meşale adlı bir kitapta yedi sanatçı birleşti. Beş Hececilerin yaptıklarını geliştirerek, modern Türk şiirinin doğmasına ortam hazırladılar. Hissedilir bir değişiklik yapamadılar. Bunlar: Siyavuşgil , V. M. Kocatürk , Kenan Hulusi , Muammer Lütfi
Ziya Osman Saba :Yedi Meşalecilerin şiire en sadık olanıdır. Çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, kadere boyun eğiş gibi temaları işlemiştir.

1940 SONRASI TÜRK ŞİİRİ

1.Garipçiler (I. Yeniler)
2. Yeni Gelenekçi Şiir
3. II. Yeniler
4.Toplumcular
5. Yeni İslamcılar
6.Son Yeniler

GARİPÇİLER

Yeni şiir (Garipçi şiir) bir bakıma yıkıcı ve alaycı olarak görülür; çünkü buna öncülük eden şairler iki önemli savaş arasında yetişmiş, dünyada ve yurtta ciddi değişimler görmüşler ve yaşamışlardır. Ayrıca 1920–1940 yıllarında Batı edebiyatlarının sarsan devrimci şiir akımları bize bu yeni şairler aracıcığıyla gelmiştir. Bu dönemin en büyük özelliği bu akımın bütün eskilerden ayrılarak hayata bakış tarzını değiştirmiş; düşünceyi ve felsefeyi şiir dışı tutmak istemiştir. 1940’tan sonra aydınlara ve “mutlu azınlığa” hitap edilen şiiri bırakıp büyük halk kitlelerine seslenme hevesi başlamıştır. Bu akımla daha çok tabiat, hayat ve insanlar konu alınmıştır. Aşk, salata, hürriyet, sokak satıcısı, rakı şişesi gibi tema örnekleri verilebilir. Genel olarak çocukluk, ölüm, aşk, günlük yaşamdan kareler gibi örnekler verilebilir. Sevet-i Fünun ve Milli Edebiyat’la kademe kademe şiire giren temalar ve nesneler çoğalarak en geniş halini bu dönemde almıştır.

Ayırt edici özellikleri:
a. Kafiyesizdir. Onlarca bunun gerekçesi kafiye ikinci satırın akılda kalması için ilkel bir yöntemdir. Gelişen insanın ve edebiyatın içinde kafiye olmamalıdır.
b. Ad aktarmaları, mecaz sanatı gereksizdir. Yazılan bütün Garip akımı şiirlerinde görebiliriz ki oldukça sade bir dil kullanılıştır. Hatta günlük dile bayağı yakındır.
c. Şiir söz söyleme sanatıdır. Sade basit ve yalındır.
d. Hece ve aruz ölçüsü yoktur.
e. Duygulardan çok akla dayanır.

En büyük temsilcilerinden biri Orhan Veli’dir. Bazı şair ve şiir örnekleri:
Sıtkı Yırcalı, Cahit Sıtkı Tarancı, Rıfat Ilgaz, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Hüseyin Pala…

Sokakta Giderken

Sokakta giderken, kendi kendime
Gülümsediğimin farkına vardığım zaman
Beni deli zannedeceklerini düşünüp
Gülümsüyorum.
Orhan VELİ

Çayın rengi ne kadar güzel
Sabah sabah,
Açık havada…
Hava ne kadar güzel!
Oğlan çocuk ne kadar güzel!
Çay ne kadar güzel!…
Orhan Veli

Aydın Mısın?
kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun ?

kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
………………………… ……………..
Rıfat Ilgaz

YENİ GELENEKÇİ ŞİİR
Garipçilerin ve onlara yaşıt “Bağımsız”ların, büyük çoğunlukla Batı şiirindeki denemelere kapılmaları, başlangıçta taklide uyar görünenleri de zamanla tedirgin etmiştir; yaptıkları şiirin bize ait ve değerli olduğundan “kuşku” duymaya başlamışlardır. Bu yüzden Behçet Necatigil’den tutarak Attila İlhan, Hilmi Yavuz, Hüsrev Hatemi, ikinci yenilerden Turgut Uyar divan edebiyatına yönelmişlerdir. Garip’ten başlayarak alaya almaya çalıştıkları Yahya Kemal, Ahmet Haşim ve görmezlikten geldikleri Necip Fazıl, A. Hamdi Tanpınar, A. Muhip Dranas gözlerinde büyümeye başlamıştır. Yeni

Gelenekçiler’i üç ana bölüme ayırabiliriz:
1. Hisarcılar
2. Epik (Hamasi) söyleyenler
3. Özcü (Saf şiirci, purist) şairler

MAVİ AKIM
Attila İlhan’ın Mavi isimli bir dergiyle başlattığı bir akımdır. Garip akımına karşı olarak çıktı. Mavi ya da Maviciler adıyla tanınan toplumcu gerçekçi şiir akımını başlattı. Şiire yeni bir ses düzeni, taşkın, coşkulu bir anlatım ve kendisine özgü bir duyarlılık getirdi. Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum şiir kitaplarındaki şiirleriyle genç şair kuşağını etkiledi. Yasak Sevişmek, Elde Var Hüzün kitaplarındaki şiirlerinde divan şiiri ve şarkılardan da yararlandı. İlk iki romanı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez’den sonraki romanlarında tarihsel konulara ağırlık vermeye başladı. Bu tür romanlarında öz Türkçe akımına karşı çıktı. Gazete yazarlığını sürdürüyor. Senaryolarını yazdığı önemli filmler: Yalnızlar Rıhtımı (Lütfi Akad), Ateşten Damlalar (Memduh Ün), Rıfat Diye Biri (Ertem Gönenç), Şoför Nebahat (Metin Erksan), Devlerin Öfkesi (Nevzat Pesen), Ver Elini İstanbul (Aydın Arakon). Şimdi İstanbul’da bağımsız yazar.

Pia
ne olur kim olduğunu bilsem pia’nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia’yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia’nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia’nın
ölsem eksiksiz ölürdüm
Attila İlhan

II. YENİ
1950 yılında bir duraksama dönemine girdikten bir süre sonra 1940 şiirine karşı tepkiler doğmaya başlar. Biçim özellikleri bir hayli değişim görür. Orhan Veli’den sonraki nazım şekli kafiye, vezin anlayışları kaybolmuş gibiydi. Ayrıca bu dönemde Divan şiirine ait gazel, rubai gibi nazım biçimleri Behçet Necatigil, Attila İlhan gibi şairler tarafından tekrar kullanılmaya başlandı. Bu akımdaki şarlerin savunduğu ortalk düşünce biçimden değil özden hareket edilmesi gerektiğidir. 1955 şiirini önceki bütün şiirlerden dilce ve mısra kuruluşunca kısacası üslupca ayıran değişmeler vardır. İçerik ve biçim özelliklerinden en belirginleri:
a. Soyut, kapalı, bol mecazlı simgeci bir anlatım
b. İç müzik önemlidir ve biçim iç müziğe göre şekillenir.

1980’Lİ YILLARIN ŞİİRİ

1950 VE 55’te doğan şairlerin ortaya koydukları aklıcılığı ve toplumculuğu benimseyen dönemdir. Tuğrul Tanyol, Ataol Behramoğlu, Murathan Mungan en önemli temsilcileridir.

Bıçak

Yere düşürülen bir bıçak sesi
Kristali tuzla buz olmuş gözlerinin
biliyorum ay kanatıyor
ne zaman sussak geceyi
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susmayalım. Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde

Kanlı bir şerbet gibi akar dururdu
İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı
Bir biz inmedik suya
Kaç mevsimin yağmuru buruştu elimizde
Örtülü çarşılarda ölümü tebdil ettik
uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan
Bir biz inmedik suya
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde
Murathan Mungan

TOPLUMCULAR
Aslında toplumcu terimi, bir akımı, bir doktrini savunmanın ve toplumlara modaya uygun, gündelik, tek taraflı çözümler sunmanın çok ötesinde geniş bir şiir tarzını isimlendirmetedir. Marksist olarak da görülen bu akım sosyalizmin etkilerini taşır. Nazım Hikmet’le başlayıp Tek Parti döneminde, komünistlere yapılan baskılar devam ettikçe etkilerini belirginleştiren bu akım 1960- 70- 80 yılları boyunca solcu çevrelerde ilgi görerek devam etmiştir. Buna bağlı olarak “ sınıf kavgası, ekmek, tutsaklık, kurtuluş, hapishane hayatı” gibi temalar üzerinde yoğunlaşılmıştır. Nazım hikmetle gelen bu akımda Nazım hikmet ilk defa serbest ölçülü şiiri yazmıştır.

Çankırı Hapishanesinden Mektuplar I

Saat dört,
yoksun.
Saat beş,
yok.
Altı, yedi,
ertesi gün,
daha ertesi
ve belki
kim bilir…

Hapisane avlusunda
bir bahçemiz vardı.
Sıcak bir duvar dibinde
on beş adım kadardı.

Gelirdin,
yan yana otururduk,
kırmızı ve kocaman
muşamba torban
dizlerinde…

Kelleci Memed’i hatırlıyor musun?
Sübyan koğuşundan.
Başı dört köşe,
bacakları kısa ve kalın
ve elleri ayaklarından büyük.
Kovanından bal çaldığı adamın
taşla ezmiş kafasını.
“Hanım abla” derdi sana.
Bizim bahçemizden küçük bir bahçesi vardı,
tepemizde, yukarda,
güneşe yakın,
bir konserve kutusunun içinde…

Bir Cumartesi gününü,
hapisane çeşmesiyle ıslanan
bir ikindi vaktini hatırlıyor musun?
Bir türkü söylediydi kalaycı Şaban Usta,
aklında mı :
“Beypazarı meskenimiz, ilimiz,
kim bilir nerde kalır ölümüz…?”

O kadar resmini yaptım senin
bana birini bırakmadın.
Bende yalnız bir fotoğrafın var :
bir başka bahçede
çok rahat
çok bahtiyar
yem verip tavuklara
gülüyorsun.

Hapisane bahçesinde tavuklar yoktu,
fakat pek âlâ gülebildik
ve bahtiyar olmadık değil.
Nasıl haberler aldık
en güzel hürriyete dair,
nasıl dinledik ayak seslerini
yaklaşan müjdelerin,
ne güzel şeyler konuştuk
hapisane bahçesinde…
Nazım Hikmet Ran

Alacakaranlık

Dayan bakalım,
Dağları delen Ferhat!
Dizboyu çamurdasın.
Bütün gün parkta uyuyan insanların,
Resmini çizen Ömer,
Aslan Ömer!
Haklısın…

Yaprağın yeşili,
Vay anam vay!
İçimi dağlar göğün mavisi.
Dayan bakalım,
Dağları delen Ferhat!
Vakit alacakaranlıktır şimdi.
Fethi Giray

YENİ İSLAMCI AKIM
Üslup, tarz, biçim ve temaları ile İslamcı şiirin daima “çok kapalıya- hatta anlamsıza” kaçan şiirleri nedeniyle II. Yeni’nin bir parçası olarak düşünülmüştür. İslamcılık akımlarında en önemli temsilci Necip Fazıl Kısakürektir. Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt da bu akımın öncülerindendir. Daha önceki islamcılık akımlarından farklı olarak temel olan düşüncelerden biri biri şudur. “ Özgürlük, başıboşluk değil tam tersine ruhun disipline kavuşması sonucunda elde edilen varoluş yüceliğidir. Bu da en yüksek düzeyine insanın Allah’a doğru yönelmesi Allah önünde kendi benliğini unutması ile mümkündür.” Sezai Karakoç, yeni şiirin (ikinci yeni) batı şiirinin ötelerinden geçip, Mevlana’ya, Nesimi’ye, Fuzuli’ye yönelerek “Yeni İslami Akım’ın oluşmasında büyük rol oynamıştır. Marksist dönemden en büyük farkı konunun dışardan alınması etkilenilmesi olmuştur.
Bu dönemdeki çoğu şair “ serbest vezinli” bazen ölçüsü ve uyağı belirsiz mısralarla yazmayı temel almakla birlikte Divan Edebiyatı nazım biçimlerini de kullanmışlardır.

SEMPATİ
Kuşlar uçarlar uçarlar
İnsanlar vardı sanır

Toprak dünyası döner oysa\dönen de
Gagalarının önüne getirir yuvalarını onların

Kuytular sularını yükseltir
Çöllerden sızıp gelen geyik ağızlarına

Her nasib için ayrı ayrı
Rahmet Şekillenir.
Cahit Zarifoğlu

20. YÜZYIL ŞİİRLERİ

20. yüzyıldaki birçok değişim gerek sosyal, gerek ekoomik gerekse teknolojik değişmeler bu akımın oluşmasında etkili olmuştur. Özellikle gazetenin ve diğer iletişim araçlarının bulunması etkili olmuştur.
Bu dönemin en bilindik isimlerinden Aşık Veysel,(1893- 1973) Kağızmanlı Hıfzı,(1893-1918) Aşık Efkari(1900-1980 ) örnek verilebilir.

Bilmem Hayal Miydi Yoksa Düş Müydü

Bilmem hayal miydi yoksa düş müydü
Gönül arzusunu buldu bu gece
Yalın kılıç mıydı bir ateş miydi
İçerim köz ile doldu bu gece

Bilemedim gece ile gündüzü
Seçemedim güneş ile yıldızı
Mestane gözleri mestetti bizi
Aklımı başımdan aldı bu gece

Mah yüzüne bakma ile doyulmaz
Sıra sıra benleri var sayılmaz
Aşk meyinden içen aşık ayılmaz
Bilemedim bana noldu bu gece?

Durmaz yanar gerçeklerin çerağı?
Yakın olur ehl-i aşkın ırağı
Gölköy oldu VEYSEL’lerin durağı
Hayali karşıma geldi bu gece
Aşık Veysel Şatıroğlu

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir