Tahir İle Zühre Hikayesi Nedir?
|Tahir İle Zühre Hikayesi Nedir?,Tahir İle Zühre Hikayesi Hakkında Bilgi,Tahir İle Zühre Hikayesi,Tahir İle Zühre Hikayesi Hangi Devirdeydi
Tahir İle Zühre Hikayesi Nedir?
Geçmiş zaman ve eski günlerde zengin ve şöhretli bir padişah vardır. Malı, mülkü, askere kısaca her şeyi vardır. Ancak çocuğu olmamaktadır. Doktorlara gitmiş derdine çare bulamamıştır. Bunlardan fayda göremeyince kendisini eğlenceye verip ve yaptırdığı bahçeye gidip gelmeye başlar. Bir gün veziri ile çarşıda dolaşmaya çıkar. “her kim bana bir altın verirse tanrı onun muradını versin” diyen bir dilenciye para verir.Oradan ayrılıp bahçeye doğru giderler ve bir ağacın altında otururlar. İleride bir ağacın altında da yaşlı bir derviş görürler, onun yanına giderler. Derviş “marifetlerim vardır” deyince, padişah gönlünden geçeni bilmesini ister. Dervişte padişah ve vezirin çocuğunun olmadığını, evlat istediklerini bilir. Bunun üzerine dervişten yardım isterler. Dervişte cebinden cebinden bir elma çıkarır ve ikiye böler. Bu elmaları yerlerse çocukları olacağını, padişahın kızı, vezirin oğlu olacağını, ama onları ayırmamalarını evlendirmelerini söyler. Padişahta vezirde çok sevinir. Akşam elmayı yerler ve dokuz ay on gün sonra padişahın kızı, vezirin oğlu olur. Kızın adını Zühre, oğlanın adını Tahir koyarlar.
Tahir ile Zühre birlikte büyürler. En tanınmış hocalardan ders alırlar ve çok zeki olduklarından her şeyi öğrenirler. Fakat on yaşında Zühre’nin gönlü Tahir’e düşer ve uyurken Tahir’i öper. Tahir çok kızar çünkü kardeş olduklarını sanır. Bir gün Zühre Tahir’i yine öper ve Tahir’de Zühre’yi döver. Zühre o kadar üzülür ki Allah’a “Allah’ım benim sevgimin yarısını Tahir’e ver” diye dua eder. Tahir’de Zühre’ye aşık olur. Bu sefer Zühre kendini naza çeker. Ancak kardeş olmadıklarını öğrenen Tahir ile Zühre günden güne bir birine daha çok bağlanırlar. Sazlarını alıp bir birlerine türkü söylerler. Bunları gören Arap köle padişahın karısına söyler. Padişah kızını Tahir’le evlendirmenin zamanı geldiğini söyler. Ancak karısı kızının padişah oğluyla evlenmesini istemektedir. Padişah kendi gözleriyle aşıkları görmek ister ve görünce de aşıkları evlendirmeye karar verir. Bu arada Tahir rüyasında iki kara köpeğin kendisine saldırdığını görür ve rüyası çıkar. Padişahın karısı, padişaha sihirbaz cadının yaptığı şerbeti içirince padişah Tahir’den soğur ve onu saraydan kovar. Aşkı ile yanıp tutuşan Tahir Zühre’nin köşkünün önüne gelerek sitem dolu türküler söyler. Zühre’de olayları dadısından öğrenir ve her şeyi Tahir’e açıklar. Arap köle bunları görünce yine padişaha haber verir. Bu sefer padişah onu Mardin’e sürer. Mardin’de yedi yıl kalan Tahir bir gün Allah’a dua eder ve onu zindandan kurtarmasını ister. Duası kabul olur zindanın açılan kapısından siyah atıyla Hızır gelir ve onu atına alıp, o uyurken Zühre’nin köşkünün önüne bırakır. Zühre Tahir’i dadısına gönderir. O günden sonra her gece gizli gizli buluşup zevk ve sefa eylerler. Fakat bir gün Tahir rüyasında yine kara köpeklerin etrafını sardığını görür. Rüyası yine çıkar çünkü Arap köle onları yine görmüştür. Bunu padişaha haber verir ve Tahir, üstü açık bir sandıkla Şat suyuna bırakılır.
Şat suyu kenarında da Göl padişahının sarayı vardır. Zühre bunu bildiği için Göl padişahının kızına mektup yazar ve göl padişahının kızları da onu bulurlar. Göl padişahın üç kızı da Tahir’i sevmektedir ve bir gün onu paylaşamadıkları için kavga ederken, Tahir bunları duyar ve kaçar. Bir çeşme başında dua eder ve uyur. At sesiyle uyanınca, yanında bir derviş görür. Yine ata biner ve gözlerini kapatır. Derviş “aç” dediği zaman Tahir kendisini Zühre’nin köşkü önünde olduğunu görür. Dadısına gider. Dertleşirler. Bir gün Tahir davul zurna sesleri duyar ve dadısından Zühre’nin evleneceğini öğrenir. Kadın esvabı ile düğüne gider. Kendini Zühre’ye tanıtır. Ertesi gün Zühre ile anlaşırlar. Hamama gitmek için çıkıp kaçmaya karar verirler. Ancak Arap köle de kadın kılığına girmiş ve onları görmüştür. Arap köle durumu padişaha haber verir. Padişah Tahir’i yakalatır. Mecliste onu ve kızını anmadan üç hane türkü söylerse affedeceğini söyler. Tahir iki haneyi söyler fakat üçüncü hanede Zühre’nin içeri girdiğini görünce onun ismini kullanır. Padişahta onun boynunu vurdurmaya karar verir. Cellat Tahir’in boynunu vurmadan Tahir namaz kılıp Allah’a ruhunu alması için dua eder ve hemen ölür. Bunu gören Zühre aklını kaçırır. Hekimler çare bulamaz hatta Tahir’in etini yedirmeye çalışırlar ama dadısından bunu öğrenen Zühre’de çok kızar, Tahir’in mezarına gider. Allah’a ruhunu alması için dua eder ve ölür. Mezara gelen Arap köle de Zühre’ye aşık olduğu için kendini hançerle öldürür. Padişah kızını Tahir’e vermediği için pişman olur ama iş işten geçmiştir.
Bir süre sonra aşıklara mezar yapılır. Arap köle de baş uçlarına gömülür. Oradan geçenler Zühre’nin mezarında beyaz bir gül fidanı, Tahir’in üzerinde ise kırmızı bir gül fidanı görürler. Arab’ın mezarında da kara bir çalı bitmiştir. Her sene aşıklar baltalarla o çalıyı keserler ancak çalının yine bittiğini görürler. Ziyaretgah olan mezarı da aşıklar ve bağrı yanıklar sürekli ziyaret ederler.
YUSUF İLE ZÜLEYHA
Yusuf ile Züleyha hikayesi Yusuf’un rüya görmesiyle başlar. Yusuf rüyasında on bir yıldız, ay ve güneşi görür. Ardından on bir yıldızın, ayın ve güneşin etrafında döndükten sonra yere eğilip kendisine secde ettiklerini görür. Sabah olduğunda Yusuf gördüğü rüyayı babası Yakub’a anlatır. Yakub, Yusuf’a bu rüyayla peygamberlik haberi verildiğini ve kardeşleri dahil hiç kimseye hiçbir şey söylememesi gerektiğini söyler.
Bir süre sonra Yusuf’un gördüğü rüyayı kardeşleri öğrenir. Kardeşleri babalarının Yusuf’u daha çok sevmesini kıskanır. Yusuf’u yalancı düş görmekle ve kalp hırsızlığıyla suçlarlar. Yusuf’tan kurtulmak isterler. Bir gün kıra gezmeye gittiklerinde Bir gün kıra gezmeye gittiklerinde Yusuf’un kardeşleri plan yaparlar. Yusuf’u kuyuya atıp babalarına Yusuf’u kurdun yediğini söyleyerek, Yusuf’un kanlı gömleğini verirler.
Bir gün sonra Mısır’a mal götüren kervanlar kuyuyu görünce durup kuyudan su çekmek isterler. Birkaç kervancı kuyudan suyu yukarı çektiklerinde bakracın içinde Yusuf’u görürler ve Yusuf’un güzelliğinden çok etkilenirler. O sırada Yusuf’un kardeşleri de Yusuf’a bakmak için kuyunun yanına gelirler. Kardeşleri Yusuf’un kendi köleleri olduğunu söyleyip kervan başına Yusuf’u satarlar.
Bu arada Mısır’ın en güzel kızı Züleyha rüya görür. Züleyha rüyasında çöllerin göklerinden gelen ay aydınlığının başının üzerinden geçerken, kendisinin kocaman, parlak, mavi ışıklar saçarak ufuktan doğan çok köşeli yıldıza dönüştüğünü ve çöllerden gelen ayın aydınlığının içinden geçtiğini görür. Daha sonra suret aynasında güzel bir görüntü görür.
Bu rüyadan kısa bir süre sonra Züleyha’nın babası Züleyha’ya Mısır azizi Potifar’ın talip olduğunu söyler. Bunun üzerine Züleyha Potifar’ı görmek ister. Züleyha Potifar’ı gördüğünde onu rüyasında gördüğü güzellik zanneder ve Potifar ile evlenir. Ancak fazla zaman geçmeden yanıldığını anlar. Buna rağmen evliliğe devam eder.
Bu sırada Yusuf’u satın alan kervan Mısır’a varır. Yusuf’u köle pazarında satılığa çıkarırlar. Potifar Züleyha’ya köle almak istediği için açık artırmaya katılır ve Yusuf’u satın alır. Ardından Yusuf’u Züleyha’ya gösterir. Züleyha Yusuf’un çok güzel bir çocuk olduğunu söyleyip ona iyi bakar ve büyütür. Rüyasında gördüğü güzelin o olduğunu hatırlamaz.
Yusuf artık büyür ve Züleyha Yusuf’u hatırlar. Züleyha öyle hale gelir ki ona her şey Yusuf’u hatırlatır. Yusuf’un kendisini görmesi için elinden gelen her şeyi yapar.
Züleyha’nın Yusuf’a olan aşkı Mısırlı kadınların diline düşer. Züleyha ayıplanır ve kınanır. Züleyha bunu öğrenince Yusuf’u Mısırlı kadınlara göstermeye karar verir ve ziyafet vereceğini duyurarak bütün kadınların gelmesini sağlar. Ziyafette kadınların önüne portakal konur. Kadınlar portakal soyarken Yusuf içeri girer ve Yusuf’u gördükleri an ellerini keserler. Kadınlar Yusuf’a hayretle bakıp bu bir insan olamaz, bu bir melek diye mırıldanırlar ve Züleyha’ya haklı olduğunu söylerler.
Züleyha bir gün sudan bir nedenle Yusuf’u odasına çağırır. Yusuf’a helsene diye seslenir. Yusuf şaşırır. Züleyha birkaç kez yine gelsene gelsene diye seslenir. Yusuf bunun üzerine “ Rabbim bana istememeyi isteyebilmeyi nasip et” diye dua eder. Yusuf bu duayı ederken Züleyha Yusuf’un üzerine doğru koşar. Züleyha Yusuf’un gömleğini tam arkadan yakalar ve Yusuf’un gömleği yırtılır. O sırada kapı açılır ve kapını önünde birkaç adamıyla birlikte Potifar vardır. Potifar bu duruma çok sinirlenir. Potifar Yusuf’un suçlu olduğunu düşünürken orada bulunan ak sakallı bilge görünüşlü biri oraya gelerek: “Gömleğin yırtığı öndeyse Züleyha suçsuzdur yok eğer gömleğin yırtığı arkadaysa Yusuf suçsuzdur.” der. Bunun üzerine Yusuf’un gömleğine bakılır ve Yusuf’un gömleği arkadan yırtıldığı görülür. Gömlek arkadan yırtıldığı için Yusuf suçsuzdur. Potifar Mısır’ın geleceği için kendi varlığının gerekliliğini ve bu olayın gizlenmesi gerektiğini düşünür. Bu nedenden dolayı Yusuf’u zindana atar.
Firavunun ekmekçisiyle, şerbetçisi de Yusuf ile aynı zindandadır. Yusuf daha önce görmüş olduğun rüyayı zindanda bir kez daha görür. Yusuf daha önceki rüyasında on bir yıldız, güneş ve ay vardı. Yusuf’un bu rüyasına mavi, kocaman bir yıldız katılır. Güneş, ay ve on iki yıldız birer birer Yusuf’un önünde secde ederler. Ardından Yusuf’a rüya yorumu verilir ve Yusuf zindanda gördüğü rüyayı yorumlar.
Yusuf’a zindanda rüya yorumu verildikten sonra bir sabah Firavun’ın ekmekçisiyle şerbetçisi Yusuf’un yanına gelerek Yusuf’a rüya gördüklerini söylerler. Yusuf’a gördükleri rüyayı anlatırlar ve Yusuf’tan rüyalarını yorumlamasını isterler. Yusuf rüyaları yorumlar ve kısa bir sürer sonra Yusuf’un yorumları gerçekleşir. Şerbetçi affedilip zindandan çıkarılır, ekmekçi asılır. Şerbetçi Yusuf’a veda etmeye geldiği zaman, Yusuf şerbetçiye efendinin (Firavunun) yanında beni an der. Ama şerbetçi Yusuf’un bu isteğini unutur. Ta ki yedi yıl sonra Firavun rüya görene kadar. Firavun rüyasında yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yediğini görür. Sonra yedi dolgun başak ardından yedi kurumuş başak görür. Firavun hemen müneccimleri, kahinleri,rüya tabircilerini yanına çağırır. Rüyayı anlatır ve yorumlamalarını ister. Hiçbiri bu rüyayı yorumlayamaz. O sırada şerbetçinin aklına Yusuf gelir ve Firavuna söyler. Firavun da şerbetçiye hemen Yusuf’a gitmesini emreder. Bunun üzerine şerbetçi Yusuf’un yanına gider. Yusuf’a Firavunun rüyasını anlatır ve Yusuf’tan yorumlamasını ister. Yusuf Mısırda yedi yıl bolluktan sonra yedi yıl kıtlığın olacağını söyler. Ardından ilk yedi yılda ekinlerin ihtiyaç olduğu kadarı tüketildikten sonra kalanının saklanıp, ikinci yedi yıldaki kıtlıkta tüketilmesini söyler. Bunun üzerine şerbetçi hemen Firavunun yanına dönerek Yusuf’un söylediklerini anlatır. Firavun işte bu benim rüyam diyerek Yusuf’u görmek istediğini söyler. Şerbetçi tekrar zindana Yusuf’un yanına gider ve Yusuf’u zindandan çıkartıp, Firavuna getirir. Firavun Yusuf’un zindana atılmasında payı olan herkesi saraya çağırır. Bir tek Potifar gelemez ölmüştür, Mısırlı kadınlar gelir. Firavun kadınlara neden ellerinizi kestiniz diye sorar ve devan eder yoksa Yusuf mu size kötü niyet besledi der. Kadınlar o masumdur, onu isteyen bizdik diye cevap verirler. Firavun adamların Züleyha’yı getirmelerini ister Züleyha gelir ve Firavun “Züleyha’ya bize bir şey söylemeyecek misin ?” diye söyler. Firavun soruyu birkaç kez tekrarlar. Züleyha “ Yusuf masum, onu isteyen bendim.” der. Böylece Yusuf’un suçsuzluğu kesinleşmiş olur. Daha sonra Firavun Yusuf’u Mısır’a aziz yapar ve Züleyha ile evlendirir.