Hasan Sabbah Kimdir?

Hasan Sabbah Kimdir?,Hasan Sabbah’ın ölümü,Hasan Sabbah ve Haşhaşiler arasındaki ilişki,Hasan Sabbah’ın planlarının işlemesi,Hasan Sabbah

Hasan Sabbah Kimdir?

Ortaçağ’da yaşamını sürdürmüş olan; İslam dinine mensup İsmaililik mezhebine dayanan Haşhaşiler tarikatını ortaya çıkartmış olan kişidir. Kendisinin dini konulardaki farklı bakış açısı, edindiği üst seviyelerdeki dini bilgileri ilginç bir hareket biçimi olarak geliştirmesi ve toplumu da ona göre yönlendirmeye çalışması, bunun dışında da gayet otoriter bir kişiliğe sahip olması sonucunda ortaya çıkartmış olduğu tarikatın yapmış olduğu suikastlerle tarihe adını yazdırmıştır.

Hasan Sabbah, Kum kentinde dünyaya gelmiştir. O zamanlar 12 İmam Şiiliği’nin başkenti olan Kum Kenti’nde yaşamış olan Hasan Sabbah’ın babası da 12 İmamcı’dır ve Kufe’den gelmiştir. Sabbah’ın doğum tarihi tam olarak gün ay yıl şeklinde bilinmese de 11. yüzyıllarda dünyaya geldiği rivayet edilmektedir. Bu din adamının yaşadığı dönem boyunca ortaya koyduğu düşünceler ve gerçekleştirdiği eylemler, kendisini tarih sayfalarından gelip geçmiş en değişik alimlerden biri olarak kalmasını sağlamıştır.

Kendisine biat eden müritlerinin adını “Seyduna” olarak bildikleri Hasan Sabbah; her ne kadar İslam dini adına bir şeyler yapıyor gibi gözükse de aslında tamamen hayatı boyunca İslam dinini sorgulamış, var olan çoğu mezhepin ve farklı tarikatların toplantılarına katılarak bilgi edinmeye çalışmıştır.

HASAN SABBAH’IN HİKAYESİ

Hasan Sabbah, katıldığı tüm bu toplantılarda dinlediklerinden, konuşulanlardan kendince bir takım dersler çıkartmış; bu derslerden en ilginci ve bu süreçlerden sonra olaylar zincirini ortaya çıkartacak görüşünü de ortaya koymuştur. Ona göre; tarikat liderlerinin yaptığı tek şey insanları yanlış düşüncelerle ve fikirlerle yönlendirmek, onları kendisine yalan yanlış şekilde bağlamak olduğunu düşünmüştür.

Bu düşüncenin ardından İsmaili tarikatının liderleriyle yüzleşerek onların insanlara ne yapmaya çalıştığını anladığını ve numara yaptıklarını düşündüklerini yüzlerine söylemiştir. Tarikat liderleri bu çıkış karşısında büyük şaşkınlığa düşerek panik ve hezimet yaşamışlardır.

Hasan Sabbah’ın o dönemler çok yakın arkadaşı olan Ömer Hayyam, bir gün kendisine muhabbet ederlerken “İnsanlar sadece cennet için yaşıyorlar, bu yüzden sadece onlara cenneti vaad edersen onları yönetebilirsin” gibi bir cümle söylemiş ve Hasan Sabbah’ın bakış açısı bu cümleden sonra tamamen değişmiştir.

Bundan sonrasında hayatının en ilginç ve en yükselişli dönemine giren Sabbah, hiç bir şekilde kanlı bir savaşa girmeden mantık çerçevesinde gerçekleştirdiği harekatlarla Alamut Kalesi’ni ele geçirmiştir. Bundan sonra asıl oyunu başlamıştır. Ele geçirdiği bu kalenin arka kısmındaki Deryem kralları bahçelerini muhteşem bir görüntü içerisine sokmuştur.

O dönemlerde köle pazarlarında satılan duru güzellikteki kızları satın alıp, başkalarının kendilerini huri sanacağı sağlıkta ve güzellikte onlara bakmıştır. Ayrıca huriler gibi fedailer için de bir şeyler düşünmüş; yine köle pazarından yapılı ve güçlü erkekleri getirerek onlara da aynı şekilde özenle yaklaşmıştır.

Tüm bu bedensel ve estetiksel çabalamalardan sonra, başta fedai olarak yetiştirdiği erkekleri kendi başına bela etmemek adına, yalancı İsmaili harekatına engel olmak isteyecek her bir bireyi yok edebilmeleri için fedailerine kendisinin Allah tarafından dünyaya gönderilen bir peygamber olduğunu ve eğer isterlerse fedaileri de alıp cennete götürebileceğine onları inandırmıştır.

HASAN SABBAH’IN PLANLARININ İŞLEMESİ

İddia ettiği şeye inanma gücünün zorluğunun farkında olduğundan, daha kolay ikna edebilmek adına bu bahçelere girecek fedailerine biraz haşhaş vererek bahçelere haşhaşı içtikten sonra girmelerini sağlamıştır. Bahçedeyken haşhaşın etkisiyle kendisini yarı rüyada yarı gerçeklikle zanneden bireyler, bahçenin muhteşem görüntüsünü ve hurileri gördükten sonra Sabbah’ın gerçekten ilahi bir kişilik olduğuna inanmışlar ve şehre yayıldıklarında herkese Sabbah’ın cennetinden bahsetmişlerdir.

HASAN SABBAH VE HAŞHAŞİLER ARASINDAKİ İLİŞKİ

Tarih sahnesinde haşhaşilerin ortaya çıkmasının sebebinin Hasan Sabbah olduğu ortaya çıkartılmıştır. Bu tarikatı kuran Sabbah’ın, tarikatı katı kurallar içerisinde ve iyi bir hiyerarşi düzen içerisinde geliştirmiştir.

Tarikat kendi içerisinde örgütlenme durumunu “davet”, bu tarikatın temsilcilerine de “davetçiler” ismini vermiştir. “Dailer” olarak da geçen bu davetçilerin en alt biriminde “müstecip”ler (davete karşılık veren anlamındadır),en üst biriminde ise baş dai yer almaktadır.

“Cezire” denilen bölgeler, dai denilen kişinin faaliyet alanlarıdır. İsmaililer tarikatında, diğer tarikatlarda olduğu gibi liderlerine şeyh vb. ünvanlarla seslenme özelliği vardır. Tarikatın kendi içerisindeki mensuplar ise  birbirlerine “refik” (yoldaş anlamındadır) diye seslenmişlerdir.

Haşhaşileri diğer tarikatlardan ayıran başlıca özellik, kendilerinin daha önce hiç bir tarikatın kullanmadığı askeri özelliklerdeki taktikleri kullanmış olma durumlarıdır. Onlar için en önemli olan şey, sadece tek bir kişiyi hedef alıp onu öldürmektedir. Bu nedenle yapacakları tüm suikastlerde psikolojik savaş ve dini baskılar revaçta olmuştur.

Haşhaşilerin gerçekleştirmiş oldukları suikastlerde asla zehir, ok vb. öğeler kullanılmamış; bunun yerine tüm suikastlerde hançer kullanımı tercih edilmiştir. Diğer bir önemli detay da, Haşhaşi’nin yapılan suikastlerden sonra asla kaçmaya çalışmaması, aksine kendine gelen tehlikeli durumları etrafındaki müritleri tarafından ortadan kaldırılmaya çalışılmasıdır.

HASAN SABBAH’IN ÖLÜMÜ

1124 yılının Mayıs ayında ağır bir şekilde hastalanarak yataklara düşen Sabbah, artık ömrünün son demlerini yaşadığını düşünerek yanına Lemeser kalesinin komutanı olan Kiya Buzrug Ummid’i çağırmıştır. Kendisine bundan sonraki halefinin o olduğu söyledi. Daha sonrasına Ebu Ali’yi de çağırttırarak kendisinin misyonerlik için yapılan her şeyin başına geçtiğini söyledi.

Son olarak Kasranlı Adem denilen adamın oğlu olan Hasan’ı ve kendi ordularının komutanı Kiya Ebu Cafer’i de yanına çağırarak bu bireylere, devlette imamın gelerek devletin başına geçmeyi düşündüğü ana kadar Kiya Buzrug Ummid’in liderliğine ayak uydurmalarını ve işlerini bir uyumluluk içerisinde halletmelerini söylemiştir. 23 Mayıs 1124 tarihinde de hayata gözlerini yummuştur.

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir