Gökyüzündeki Mor Bulutlar Romanının Özeti

Gökyüzündeki Mor Bulutlar Romanının Özeti,Gülten Dayıoğlu Kimdir?,Gökyüzündeki Mor Bulutlar Hakkında Bilgi,Gökyüzündeki Mor Bulutlar Son Söz

Gökyüzündeki Mor Bulutlar Romanının Özeti

Gökyüzündeki Mor Bulutlar Gülten Dayıoğlu tarafından yazılan bir roman. Kitap, Altın Çocuk Kitapları tarafından basılmıştır. Romanın konusu, kıtalararası uçuşlar yapan bir Türk pilotu, Kaptan Pilot Murat’ın Hindistan yolculuğu ve orada Hintli bir arkadaşının anlattığı efsaneye ilgi duyup o efsaneyi incelemesiyle başlar. Kitap 13cm x 19cm ve 191 sayfa olup ilk basımı 1999 yılında yapılmıştır.

GÖK YÜZÜNDEKİ MOR BULUTLAR

Kaptan Pilot Murat’ın jambuna hikayesinin içine girmesi çok büyük bir rastlantı olamaz. Çünkü pilotun içindeki duygu ve düşünceleri bu olaya onun girmesini sağlamıştır.
Arkadaşı Rakipi’nin küçükken anlatmış olduğu bu olayı o kadar içten ve gerçekçi inanmış ki olaylar üzerinden yılların geçmesine karşın, bu olayı sanki dün anlatılmış gibi hatırlıyordu.

Hindistan’a gittiğinde arkadaşı Rapiki’de bu olayı iyi hatırlamasına çok şaşırıyor. Jambuna ananın yaşamış olduğu dağa gidiyorlar. Sonra kaldığı mağrayı görüyorlar ve içine girip inceleme şansı buluyorlar. Mağranın içinde gezinirken Murat’ın ayağına işaura taşı takılıyor ve o taşı eline aldığında bir sıcaklık olduğunu fark ediyor. Bu taşın onu çok büyük olaylara sürükleyeceğini bilmiyor. Sonra Rapiki’nin de Jambuna yandaşlarından biri olduğunu öğreniyor. Rapiki onu büyük öğretmenle tanıştırıyor.

Murat’a jambuna cesedinin buzlara gömülü olduğunu ve bu cesetin kaybolduğu zaman jambuna ruhunun dünyaya geldiğini ona söyleniyor. Jambuna ana cesedi kaybolduğu gün, yedi yıl önce veya yedi yıl sonra ruhunun ortaya çıkacağı belirtiliyor. Bu ruhun kimde olduğunu araştırmalarına yardım etmek zorunda olduğu söyleniyor. Pilot seferler yaparken Amerika’ya işi düşer ve oradaki hava alnında büyük öğretmenle karşılaşır. “Onun burada ne yaptığını” sorar. Büyük öğretmenden Amerika’da bir jambuna köyü olduğunu öğrenir. Ruhun kimde olabileceğini öğrenmek için o köye gider. Büyük öğretmen ona bu ruhu taşıya bilmesi için ölümcül bir tehlike atlatmış olmasının gerktiğini söyler.

“Büyük olasılıkla ünlü şarkıcı Niraveda’nın çocuklarından biri olduğunu” söylenir. Büyük öğretmen ondan pilotluğu bırakıp Niraveda’nın özel pilotu olmasını ister. Murat’tan Niraveda’nın çocuklarıyla konuşup hangisinin olduğunu öğrenmesini ister. Murat ta kabul eder ve Niraveda’dan işi almak için oraya gider. Konuşması ve düşünceleriyle onu etkiler ve bu işe alınır. Niraveda ona üç çocuğu olduğunu ve onların ölümcül tehlikeler atlattığını söyler. Murat’ın üç çocukla tanışır ve konuşur. Bu kızların hangisinin olduğunu anlayamaz. Hangi kız olduğunu anlamak için işaurayı onlara göstermek zorumdadır. Hindistan’dan getirmiş olduğu oyundaki taşların arasına koyar. Hepsi bu taşın sıcaklığını fark eder ama hiç biri buna özel bir duygu beslemez. “Onlardan hiçbirinin olmadığını” büyük öğretmene söyler.

Bunu öğrenen tüm jambuna yandaşları üzülür. Bu olaydan sonra tüm jambuna yandaşları jambuna ruhunu aramaya başlar. Gazeteci Sirena bir yarışma yapılmasını söyler. Bu yarışmada küçük yaşta ölümcül bir tehlike geçirmiş olan insanların bu olayları gazeteye göndermelerini ve kazanana bir ödül verileceğini anlatılır. Jambuna yandaşları da başka çarenin olmadığını söyler ve kabul eder. Yarışmaya katılanların çoğu abartılı düş ürünleri yazar. Bu yarışmadan seçilen üç kişi getirilir ve onlara işaurayı gösterilir ama hiç biri tepki vermez. Böylece ikinci düşkırıklığı da yaşanıp bitmiş olur. Pilot Niraveda’nın yanında bir yıl kadar çalışır ama Niraveda’nın işleri çok oluyordu ve uçakla yolculuk yapmamaya başladı. Niraveda’nın yanından istifa eder ve Murat eski işine tekrar başlar.

İlginç bir şekilde atmosferde mor bulut kümesi büyümeye başlar. Bütün bilim adamları birleşerek bu gizemli mor bulutların nedenini araştırır ama bir sonuç çıkartamazlar. Bu olaydan sonra gizemli yayınlar başlar. Her gün belli saatlerde ortaya çıkıyor ve insanların yozlaşması hakkında insanları eğitici yayınlar veriliyor. Tüm jambuna yandaşları bu gizemli olayın arkasında jambuna ana ruhunun olduğunu düşünmeye başlamışladırlar. Dünya bu yayınların kimler yaptığını bulmaya çalışır ama bulamaz. Üç yıl geçer halen kimse hiçbir ip ucu bulamamıştır. Artık hiçbir mor bulut havada kalmamıştır. Bunu başaran gizemli yayınları yapanlardı.

Kaptan pilot Murat Prof. Çuen’le tanışır. Prof. Çuen bir bilgisayar mühendisidir. Profesör çok işlevli bir bilgisayar üretmeyi başarır. Bunun tek amacı gizemli televizyon yayınlarını yapanlara ulaşmaktır. Çuen bilgisayarına bilimsel içerikli on soru yazar. ???? gizemli yayınları yapanlara Bunların arkasında Niraveda’nın üç kızı yatmaktadır. Onlara maddi olanağı da anneleri sağlamıştır. Janbuna hikayesiyle ilgili her şeyi onlara açıklar. Bunları öğrenen kızlar Hindistan’a gitmek isterler. En kısa zaman da Hindistan’a giderler. Murat ve diğerleri bu üç kızdan birinin olduğunu düşünmeye başlar. Akşam yemeğinde birkaç taşla birlikte İşauryı’da onlara gösterirler.

Bu taşları incelemelerini isterler. Tüm taşlar birbirine benzediği için hiç birinde bir kıpırtı olmamıştır. Akşam yatarlar işaurayı o taşların yanında bırakırlar. Sabah kalktığında bakarlar işaurayı bulamazlar yani kaybolmuştur. Pilot her keze haber veriri ama Niraveda orada değildir. Bütün gün Niraveda’yı aradılar ama bulamadılar. Pilot Murat bir arabaya atlayıp dağa gider. Geçmişte rüyasında edindiği bilgiyle şelaleyi geçip mağraya ulaştı. Niraveda bitkin bir biçimde balıkçılar tarafından getirildi ve büyük öğretmen ona karışımlardan yapmış olduğu ilacı içirdi. Kapsamlı bir araştırma sonucu Niraveda’nın yedi yıl önce olduğunu ve ölümcül bir hastalık geçirdiği ortaya çıktı. Bu ruhu Niraveda da olduğu ortaya çıkmıştır.

KENDİ DÜŞÜNCELERİM

Jambuna ana efsanesi o kadar güzel ve gerçekçi anlatılmış ki sanki bu efsane yaşanmış. Ben kitabı okurken bu ruh kimde olduğunu hep düşündüm ve kim olduğunu bulmaya çalıştım. Bir kere okumaya başladığımda kolay kolay bırakamıyordum. Öyle ki iki yüz sayfalık kitabı beş günde okudum. Beni en fazla heyecanlandıran yer üç kızın işauraya dokunmasıydı. Sanki bende o taşa dokunmuşum gibi oluyordum. İşaura’dan gelen sıcaklık sanki ben de hissediyordum. Her zaman Kaptan Pilot Murat’ın yerine kendimi koyuyordum. Onun gibi düşünüyor, onun gibi hareket ediyordum. Okuldan geldikten sonra hiç vakit kaybetmeden hemen kitabın başına oturuyordum.

Uyuma vakti geldiğine hiç bırakmak istemiyordum ama okul vardı. En sonun da kitap bitti ama ben halen bu kitabın etkisindeyim. Bu kitap gibi yüz kitap getirseler hepsini okurum. Bu kitabı en kısa zaman da tekrar okuyacağım. Bu kitapla birlikte hayatımda bazı şeyler değişti. Hayata daha olumlu ve sevinçle bakıyorum.

SON SÖZ

Bu kitaptan çıkardığım anlam insanların çok monotonlaşmasıdır. İnsanlar her gün aynı şeyleri yaşıyor, aynı şeyleri giyiyor, hep aynı okula ve aynı iş yerine gidiyor. Böylece hep aynı şeyleri yapmaktan dolayı bir birlerimize duyduğumuz sevgi, saygı yok oluyor. Bunun gittikçe kötüleşmesi bizleri de etkiliyor. Monoton hayat hep aynı şeyler…
Bizler de hep okula gidiyor, geliyor, çalışıyor ve tekrar tekrar hep aynı şeyi yapıyoruz. İşte hayatımız hep böyle, hep böyle geçiyor. Bu kitabı okuduktan sonra ne kadar basit, tek düz olduğunu anladım.

Hayata birazda olsa renk katmalı, birazda olsa yaşam tarzımızı değiştirmeliyiz. Hayatımızı bu tek düz yaşamdan kurtarmalıyız.

Gülten Dayıoğlu Kimdir?

Gülten Dayıoğlu, Türk roman ve öykü yazarı. İstanbul’da eski adıyla Atatürk Lisesi olan Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’ni bitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenim gördü. Daha sonra okulu bıraktı. Dışarıdan sınavlara girerek ilkokul öğretmeni oldu. On beş yıllık hizmetten sonra 1976’da istifa etti. İlkokul üçüncü sınıfta, öğretmeninin yazarlık yeteneğini saptamasıyla yazma bilinci edinmeye başlamıştır. On beş yaşında bir öyküsü, Afyon’da, yerel bir gazetede yayınlandı.

O zamandan bu yana kesintisiz olarak 73 kitap yazdı. Bu eserler, altıncı yaştan itibaren çocuk ve gençlik düzeyine göre hazırlanmış öykü ve romanlardır. İlk eseri, “Bahçıvanın Oğlu” adını taşıyan bir çocuk kitabıydı. Ayrıca yirmiden çok radyo ve televizyon oyunu yazdı. 1965’ten beri eğitim ve öğretim sorunlarıyla ilgili görüşlerini Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleri başta olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerdeki yazılarıyla dile getirmiştir. Daha çok çocuk edebiyatıyla uğraşmıştır. 1963-1971 yıllarında çocuklar için, birer hikâyelik yirmi altı küçük kitap yayınladı.

6-9 yaş grubu için yirmi kitaplık “Ece ile Yüce” isimli bir de dizi hazırladı. Evli ve yükseköğrenimlerini tamamlamış iki oğlu ve iki torunu vardır. Eserlerinin bir bölümü, çeşitli kurumlarca ödüllendirildi. Bir bölümü de yabancı dillere çevrildi. Yazar, Fransızca ve orta derecede İngilizce bilmektedir.

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir