Teşbih ya da benzetme nedir?

Teşbih ya da benzetme nedir?,Teşbih Çeşitleri Nedir?,Teşbih Türleri Nelerdir,Teşbih Çeşitleri Hakkında Bilgi,Teşbih Çeşitleri

Teşbih ya da benzetme nedir?

Teşbih Nedir? ,Teşbih Çeşitleri Nedir?

Teşbih (Benzetme)

Teşbih, aralarında ortak yön bulunan iki varlık ya da kavramdan nitelikçe zayıf olanı güçlü olana benzet­mektir. Teşbih sanatı, sözü daha etkili kılmak, anlatıl­mak isteneni daha belirgin biçimde anlatmak için ya­pılır.
Ahmet tilki gibi kurnazdır.
Bu cümlede teşbih (benzetme) yapılmıştır. Bilindiği gi­bi, tilki çok kurnaz bir hayvandır. Bu cümleden Ah­met’in de kurnaz olduğunu anlıyoruz. Bu durumda til­ki ile Ahmet’in ortak yönü kurnazlıktır. Kurnazlık niteli­ği daha güçlü olan ise tilkidir. Ahmet’in çok kurnaz ol­duğunu anlatabilmek için Ahmet, kendinden daha kur­naz bir canlı olan tilkiye benzetilmiştir. “Ahmet kurnaz­dır.” cümlesinin etki gücüyle “Ahmet tilki gibi kurnaz­dır.” cümlesinin etki gücü aynı değildir. Bu etki gücünü sağlayan ise teşbih (benzetme) sanatıdır.
Benzetmenin dört öğesi vardır:
⦁ Benzeyen: Birbirine benzetilen iki şeyden nitelik­çe daha zayıf olana “benzeyen” denir. Yukarıdaki teşbihte benzeyen “Ahmef’tir.
⦁ Kendisine benzetilen: Birbirine benzetilen iki şeyden nitelikçe daha güçlü olana “kendisine ben­zetilen” denir. Yukarıdaki teşbihte kendisine ben­zetilen “tilki”dir.
⦁ Benzetme yönü: Birbirine benzetilen iki şey ara­sındaki ortak niteliğe “benzetme yönü” denir. Yukarıdaki teşbihte benzetme yönü “kurnazlık”tır.
⦁ Benzetme edatı: Benzerlik ilgisini kurmaya yara­yan sözcüklere “benzetme edatı” denir. Yukarıdaki teşbihte benzetme edatı “gibi”dir.
Bu öğelerden benzeyen ve kendisine benzetilen, teş­bihin temel öğeleri; benzetme yönü ve benzetme eda­tı da teşbihin yardımcı öğeleridir.
Yine doldu gemimizin arması Bizim gemi martı gibi pek oynak
Enis Behig Koçyürek
Şair, bu dizelerinde, gemiyi, oynaklığı yönünden mar­tıya benzeterek teşbih sanatı yapıyor. Bu teşbihte “ge­mi” benzeyen, “martı” kendisine benzetilen, “oynak olmak” benzetme yönü, “gibi” de benzetme edatıdır.

Burada insan, toprak gibi, güneş gibi, deniz gibi bereketli; Burada insan gibi verimli deniz, güneş ve toprak
Nazım Hikmet Ran
Şair, birinci dizede insanı bereketli olma yönünden toprak, güneş ve denize benzetiyor. İkinci dizede ise deniz, güneş ve toprağı, tersinden bir okumayla insa­na benzeterek “zincirleme teşbih” yapıyor. İlk dizede “insan” benzeyen, “toprak, güneş, deniz” kendisine benzetilen, “gibi” benzetme edatı, “bereketli” de ben­zetme yönüdür. İkinci dizede ise “”toprak, güneş, de­niz” benzeyen, “insan” kendisine benzetilen, “gibi” benzetme edatı, “verimli” de benzetme yönüdür.
⦁ * *
Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir
M. Emin Yurdakul
Bu dizelerde Mehmet Emin Yurdakul, şairleri haykır­mayan bir milleti, sevenleri toprak olmuş (ölmüş) ök­süz bir çocuğa benzetiyor.
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim
Nazım Hikmet Ran
Şair, Anadolu’yu, şekil yönünden Uzak Asya’dan dört­nala koşarak gelen bir kısrak başına benzeterek teşbih sanatı yapıyor.
Teşbih, unsurların bulunup bulunmamasına göre farklı isimler alır:

a. Teşbih-i mufassal (tam benzetme):

Dört öğe­si de bulunan teşbihe “teşbih-i mufassal” veya “ayrın­tılı benzetme” de denir.
Aktı gönlüm su gibi sen serv-i dil-cûdan yana Sen de mâyil ol revân ey serv akar sudan yana
Zatî
(Gönlüm, su gibi gönlü çeken servi boylu sen sevgiliden yana aktı. Ey servi boylu güzel, sen de akar sudan yana akmaya eği­limli ol.)
Şair, bu dizelerinde gönlünü akması yönüyle suya benzetmiştir. Burada “gönül”, benzeyen, “su” kendisi­ne benzetilen, “gibi” benzetme eîlatı, “akmak” da ben­zetme yönüdür. Teşbihin dört öğesi de söylendiği için bu teşbihe “teşbih-i mufassal (tam benzetme)” denir.

b. Teşbih-i muhtasar (kısaltılmış benzetme):

Benzetme yönünün söylenmediği teşbihe “teşbih-i muhtasar (kısaltılmış benzetme)” denir.
Bayram sabahı otogar mahşer yeri gibiydi.
Bu cümlede otogar, kalabalık olma yönünden mahşer yerine benzetilmiş; ancak benzetme yönü olan “kala­balık” söylenmemiştir. Bu teşbihte “otogar” benzeyen,
“mahşer yeri” kendisine benzetilen, “gibi” benzetme edatıdır. Bu teşbihe “teşbih-i muhtasar (kısaltılmış ben­zetme)” denir.
Rüya gibi bir yazdı.
Bu cümlede “yaz”, rüyaya benzetilmiş ancak benzet­me yönü söylenmemiştir. Bu teşbihte “yaz” benzeyen, “rüya” kendisine benzetilen, “gibi” benzetme edatıdır. Buna “teşbih-i muhtasar (kısaltılmış benzetme)” denir.

c. Teşbih-i müekked (pekiştirilmiş benzetme):

Benzetme edatı bulunmayan teşbihe “teşbih-i müek­ked” denir.
Beşikten başlayıp mezara uzanan Tenha ve korkulu bir köprüdür ömrüm
Cahit Sıtkı Tarancı
Şair, bu dizelerinde ömrü, beşikten başlayıp mezara uzanan tenha ve korkulu bir köprüye benzetiyor. Bura­da “ömür” benzeyen, “köprü” kendisine benzetilen, “beşikten başlayıp mezara uzanan tenha ve korkulu” da benzetme yönüdür. Bu benzetmede benzetme eda­tı kullanılmamıştır. Benzetme edatı olmadığı için bu teş­bihe “teşbih-i müekked (pekiştirilmiş benzetme)” denir.
Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık
Cahit Sıtkı Tarancı
Şair, bu dizelerinde yalnızlığı geniş, siyah gölgesi ha­yatını kaplayan, tepesinde kanat germiş bir kartala benzetiyor. Bu teşbihte de benzetme edatı kullanılma­mıştır. Bu dizelerdeki teşbihe de “teşbih-i müekked (pekiştirilmiş benzetme)” denir.

d. Teşbih-i beliğ (güzel benzetme):

Sadece benzetmenin temel unsurlarıyla yani sadece benzeyen ve kendisine benzetilenle yapılan teşbihe “teşbih-i beliğ (güzel benzetme)” denir. Teşbih-i beliğde benzetme yönü ve benzetme edatı söylenmez.

Gümüş bir dumanla kapandı her yer Ömer Bedrettin Uşaklı Şair burada dumanı rengi yönüyle gümüşe benzetiyor. Ancak benzetme yönü ve benzetme edatını söyleme­den sadece benzeyen ve kendisine benzetileni söyle­yerek teşbih-i beliğ yapıyor. Bu teşbihte “duman” ben­zeyen, “gümüş” ise kendisine benzetilendir. Yardımcı ögelerse söylenmemiştir.

Yarin dudağından getirilmiş Bir katre alevdir bu karanfil
Ahmet Haşim
Şair bu dizelerinde karanfili kırmızı bir aleve benzetiyor. Buradaki teşbih aslında “alev gibi kırmızı karanfil”dir. “Alev” kendisine benzetilen, “karanfil” benzeyen, “kırmı­zı” benzetme yönü, “gibi” de benzetme edatıdır. Ancak şair, benzetme yönü ve benzetme edatını söylemeden sadece teşbihin temel öğeleri olan benzeyen ve kendi­sine benzetileni söyleyerek teşbih-i beliğ yapmıştır.
Servilerin içinde bir alev Emirsultan Ömer Bedrettin Uşaklı Şair burada Emirsultanı servilerin içinde yanan kırmızı, parlak bir aleve benzetiyor. Ancak benzetme yönü ve edatını söylemeden sadece teşbihin temel öğeleri olan benzeyen ve kendisine benzetileni söyleyerek teşbih-i beliğ yapıyor. Burada “Emirsultan” benzeyen, “alev” kendisine benzetilendir.
Sırma kâkül sîm gerden züif tel tel ince bel Gül yanaklı gülgüli kerratli mor hareli
Nedim
Şair, bu dizelerinde “sırma kâkül (saçı gümüş tele ben­zetiyor)”, “sim gerden (gerdanı gümüşe benzetiyor)” ve “gül yanak (yanağı güle benzetiyor)” olmak üzere üç teşbih-i beliği bir arada yapmıştır.
Bal dudaklım, gül yanaklım Gözlerinde kaldı aklım
Ahmet Ergin
Bu dizelerde “bal dudak” ve “gül yanak” olmak üzere iki teşbih-i beliğ vardır.

Kömür gözlüm, gül dudaklım Sen de bir gün perişan ol
Tavlusunlu Hicrani
Bu dizelerde “kömür gözlü” ve “gül dudaklı” sözlerin­de teşbih-i beliğ yapılmıştır.

Sırma saçlım, fidan boylum Gelir salını salını
Tavlusunlu Hicrani
Bu dizelerde “sırma saçlı” ve “fidan boylu” sözlerinde teşbih-i beliğ yapılmıştır.

e. Teşbih-i temsili (yaygın benzetme):

Benze­yenle benzetilen arasındaki ortak yönün birden çok ol­duğu benzetmelere “teşbih-i temsili” denir. Bu tür teş­bihlerde ortak yönler sırayla belirtilir. En sonda da te­mel öge açıklanır.

NEVHA
Feminin rengi aks edip tenine Yeni açmış güle misâl olmuş İn’itâfile bak ne âl olmuş Serv-i sîmin safâlı gerdenine O letâfetle ol nihâl-i revân Giriyor göz yumunca rüyâma Benziyor, aynı kendi hülyâma Bu tasavvur dokundu sevdâma Âh böyle gezer mi hiç cânân? Gül değil arkasında kanlı kefen Sen misin, sen misin garîb vatan?
Namık Kemal

Bu dizelerde “vatan”, sevilen bir kadına benzetilmiştir. Kadın ile vatan arasındaki ortak yönler dile getirildik­ten sonra benzeyen öge olan “vatan” söylenmiştir.

Add a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir